Arif Özver Ergin
B.Sc. Makine Müh.
M.Sc. Endüstriyel Tasarım
Aralık 2007, Güzelyalı / İstanbul
İnovasyon Türkiye'de uzunca bir süredir 6 Sigma, Yalın Üretim, Kaizen gibi önemli bir gündem maddesi oldu. Üniversiteler, şirketler, sivil toplum örgütleri inovasyon konusunda önemli çalışmalar yapıyorlar. Elbette aynı konular gelişmiş ülkelerde Türkiye'den yıllar önce tartışılmaya başlanmıştı bile. İnovasyonun farklı boyutları ise Türkiye'de yeni yeni ortaya çıkmaya başladı. Açık İnovasyon bunlardan en güncel ve ilgi çekici olanlardan birisi.
Açık İnovasyon, Berkeley Profesörlerinden Henry Chesbrough tarafından ortaya atılan bir kavram. Açık inovasyonun altında yatan temel düşünce, tamamen bilgi ile kuşatılmış bir dünyada firmaların sadece kendi araştırma faaliyetlerine bağlı kalamamaları ve bunun yerine dış kaynaklara örneğin lisans anlaşmaları ya da patent satın almaları gibi firma dışı kaynaklara yönlenmek zorunda olmalarıdır. Açık İnovasyonun aksine, Kapalı İnovasyon bilginin büyük çoğunluğunun ya da tamamının çok sınırlı dış kaynak kullanımı ile tamamen iç kaynaklar ile elde edilmesidir.
Açık İnovasyon Modeli (7)
2. Dünya Savaşı sonrası dönemde kapalı inovasyon bir çok firmanın kullandığı bir paradigmaydı. İnovasyon yapan birçok firma icatlarını çok gizli tutuyordu ve dış kaynaklı bilgileri ele geçirip özümsemeye çalışmıyordu. Oysa bugün dünya bilginin daha hızlı yayılmasına ve kullanılmasına olanak sağlayan büyük teknolojik ve toplumsal ilerlemelere sahne oldu. Örneğin elektronik haberleşme sistemleri, internet, cep telefonları. Bugün bilgi (enformasyon) o kadar kolay ve hızlı yer değiştirebiliyor ki, bu sürece karşı koymak neredeyse imkansız. Özetle, Açık İnovasyon, firmaların bu süreci durdurmaya çalışmak yerine, bu durumdan faydalanmayı öğrenmelerini söylüyor (1)
Kapalı İnovasyon |
Açık İnovasyon |
Sektörümüzdeki en akıllı insanlar bizim için çalışır. |
Bütün akıllı insanların bizim için çalışmalarına gerek yok. İhtiyacımız olan şey içerde ya da dışarıdaki akıllı insanlarla çalışabilmek. |
Ar-Ge'den faydalanmak için, icat etmeli, geliştirmeli ve bundan faydalanmalıyız. |
Harici Ar-Ge de ciddi değerler yaratabilir, dahili Ar-Ge ortaya çıkan değerin tamamlayıcısı olmalıdır. |
Eğer biz icat ettiysek, ilk olarak biz piyasaya sürmeliyiz. |
Kâr etmek için araştırmaya ilk olarak bizim başlamamıza gerek yok. |
Piyasaya inovasyonu ilk çıkartan, pazarda ilk kazanandır |
İyi bir iş modeli inşa etmek, pazara ilk olarak çıkmaktan daha iyi olabilir. |
Sektördeki en iyi fikirlerin bir çoğunu ortaya koyabilirsek, kazanan biz oluruz. |
Eğer iç ve dış kaynaklı fikirleri en iyi kullanan biz olursak, kazanan da biz oluruz. |
Kendi inovasyonlarımızı olabildiğince saklı tutmalıyız ki rakiplerimiz bizim fikirlerimizden faydalanamasın. |
Başkalarının bizim inovasyonlarımızı kullanmalarından fayda sağlayabilmeliyiz ve başkalarının Fikri Haklarını kendi iş modelimiz için yararlı olduğu zaman satın alabilmeliyiz. |
Chesbrough'un "Açık İnovasyon" adlı kitabı parlak fikirlerin firma dışında araması yaklaşımı ile popüler oldu. Açık İnovasyon kavramı yaygınlaştıkça, firma içi Ar-Ge'nin inovasyona olan katkısının azlığı anlaşılmaya başladı. Henry Chesbrough'nin Açık İnovasyon konusundaki en büyük dayanağı, inovasyon konusunda dünya liderlerinden birsi olan IBM'in yaptığı araştırmalar. IBM'in ulaştığı en önemli sonuç, inovasyonlarının ortaya çıkmasında firma içi Ar-Ge'nin payının oldukça düşük olması:
IBM Firmasında İnovasyon Kaynakları
Kaynak: IBM "The Global CEO Study 2006"
Yıllar boyunca Ivory Soap, Crest diş macunu, Ariel gibi çok başarılı inovasyona imza atmış olan P&G, göz bebeği gibi koruduğu dahili Ar-Ge merkezinin bir çok fonksiyonunu kaldırdı ve çok geçmeden yeni fikir ve ürünlere konusunda çok çarpıcı sonuçlara ulaştı. Firma bugün, üniversitelerden, yan sanayilerinden, firma dışı mucitlerden fikirler topluyor ve karşılığında bazen ödül bazen de belirli oranda pay veriyor. On yıldan az bir süre içinde, P&G dış kaynaklı yeni ürün fikirlerinin oranını %5'lerden, %50'ye kadar arttırdı. Bu değişim, şirketin 2001-2006 yılları arasındaki %6'lık büyümesinin ve yıllık kârını 3 kat arttırarak 8.6 milyar dolara ulaşmasının arkasındaki sebebi olarak görülüyor (2)
IBM de açık inovasyonun avantajlarından yararlanan başka bir firma. Bu ketum firma bazı alışkanlıklarından kesin bir dönüş yaparak LINUX kullanmaya başladı.
Bilindiği gibi Linux, Linus Torvalds adında Finlandiyalı bir bilgisayar mühendisinin 1991 yılında Helsinki Üniversitesi'nde geliştirdiği bir işletim sistemidir. Yaptığı duyuru sonucunda tüm dünyadan birçok programcının da desteği ile hızla gelişmiş olan açık kaynak kodlu, kullanıcısına çalıştırma, kopyalama, dağıtma, inceleme, değiştirme ve geliştirme özgürlükleri tanıyan açık yazılım türüdür. Linux hem güvenli olması hem de ekonomik olmasından ötürü ilerleyen yıllarda popüler hale gelmiştir (3)
Bunun yanında Açık İnovasyonları eleştirenlerde mevcut. MIT, Girişimcilik Merkezi'nden Kenneth Morse IBM'in yazılım konusunda açık olmakla birlikte donanım konusunda tamamen kapalı olduğunu ileri sürüyor.
Londra Imperyal College'den David Gann ve Linus Dahlander de açık inovasyona kuşku ile bakan araştırmacılar arasında. Açık inovasyonun sektör ve firma ölçeğine göre değişeceğini ifade ediyorlar. Örneğin geleneksel sektörlerin açık inovasyondan yararlanmaları çok zor. Aynı zamanda açık inovasyonla ortaya çıkan yönetim belirsizliği ve kaybolan fikri mülkiyet haklarının maliyetleri ölçülebilmiş değil.
Başka bir eleştiri de, öz sermaye yoğunluğu yüksek endüstrilerden geliyor. Örneğin ürün geliştirme sürecinin 5 yıla yakın sürdüğü ve Ar-Ge için milyonlarca doların harcandığı otomotiv sektöründe, ortaya çıkan bilgilerin rakiplere açılması çok gerçekçi değil.
GE'den Immel de jet motoru ve lokomotif motoru gibi, kendilerinden başka kimsenin kolaylıkla yapamayacağı yüksek teknoloji gerektiren alanlarda, fikri mülkiyet haklarının ve gizliliğin vazgeçilemez olduğunu ifade ediyor. Aynı şirketten Mark Little da dış kaynaklı fikirlerin her zaman uygun olmayacağını ifade ediyor.
Bununla birlikte beyaz eşya, tüketici elektroniği, gıda, kozmetik, temizlik sektöründe faaliyet gösteren firmalar kendilerinin dışında yer alan insanlardan, organizasyonlardan ve gelişmelerden çok şeyler öğrenip faydalı sonuçlar elde edebiliyorlar.
Bazen patentler markalardan ve ürünün rafa çıkış hızından daha önemsiz olabiliyor. Gelişen ekonomilerin bazı başarılı şirketler patentlerden uzaklaşsalar bile, birçok inovasyonlarını ticari sır olarak gizli tutuyorlar. Marketlerindeki akışkanlıktan ve tarihsel olarak patent korumasının yetersiz oluşunu tecrübe etmelerinden dolayı, önemli fikirleri karanlıkta bırakıyorlar ve bir sonraki inovasyonu sadece rekabete önde kalabilmek için çıkartmıyorlar. Gelişmiş ülkelerde bile, inovasyonun hızla gelişmesi doğrudan patent alımlarına yansımıyor. (2)
P&G'nin en büyük rakiplerinden birisi olan Unilever yetkilisi David Duncan'a göre, firma müşterilerine eskiden olduğundan daha yakın ve dış kaynaklı fikirleri &inovasyonları oldukça faydalı bir şekilde kullandığını ifade ediyor.
Peki, açık inovasyonun her hangi bir firmada ne işe yarayacağını nasıl bilebiliriz? Bu, firma ile ilgili olduğu kadar firmanın piyasada nasıl algılandığı ile de ilgili bir konu. Boston Danışmanlık'tan Hal Sirkin'e göre P&G ve IBM gibi açık inovasyonları örnek almak yerine onları birer fener olarak değerlendirmek daha doğru. Bu şirketlerde çalışan yeteri sayıda dışarıda parlak fikirleri çekmeye çalışan dünya çapında uzmanlar mevcut. Bu şirketler dış kaynaklı fikirleri bulmak konusunda açık ve iyi bir fikir buldukları anda bu fikri pazara ulaştırıncaya kadar işin peşini bırakmıyorlar.
Açık inovasyon konusundaki farklı örneklerden bir tanesi de, inovasyon süreçlerine doğrudan müşterilerini de dahil eden Nokia. Bugün bir oyuncağın nasıl yapıldığı, eksiklerinin ne olduğu, daha nelerin eklenmesi gerektiği konusunda, sadece çocukların değil büyüklerin bile oluşturduğu bir çok internet sitesi mevcut.
Açık inovasyonun başka bir boyutu da kullanıcı kaynaklı inovasyon. Bu konuda önemli çalışmalar yapan MIT'den Eric Von Hippel'e göre kullanıcılar artık kullandıkları ürünlerin özelliklerinin belirlenmesinde söz sahibi olmak istiyorlar çünkü çoğu zaman bir üründen gerçekten istedikleri şeyleri alamıyorlar. Hippele göre Açık İnovasyon'da müşterin gerçek ihtiyaçlarının ve beklentilerinin eksiksiz olarak karşılanmasında Kapalı İnovasyon kadar yetersiz. Çünkü şirketler Açık İnovasyon bile söz konusu olsa, hâlâ piyasadan, fikri mülkiyet haklarından bahsediyorlar. Hippel'e göre firmalar kendilerini çok daha iyi tasarımlara götürebilecek olan kullanıcılara ulaşmaktan hâlâ uzaklar.
Sonuç Yerine:
İnovasyonun ülkelerinin kalkınmasında ve firmaların başarılı olmasında oynadığı rol artık hemen herkesin uzlaştığı bir konu. Ülkeler ve şirketler, Küçük-Büyük İnovasyonlar, Süreç -Ürün İnovasyonları konusunda farklı uygulamalar geliştiriyor.
Görünen o ki; Açık ve Kapalı İnovasyon uygulamaları da önümüzdeki günlerde farklı boyutları ile daha sık telaffuz edilmeye ve tartışılmaya başlanacak:
- Firmalar Açık İnovasyondan nasıl yararlanabilir,
- Ürün kullanıcıları, bağımsız araştırmacılar, bilim adamları ya da mucitler düşüncelerini onları kullanacak firmalara ya da organizasyonlara nasıl ulaştırabilirler?
- Türkiye'de inovasyon konusunda çok ciddi roller üstlenmiş olan TÜBİTAK, TTGV, TIDEB gibi organizasyonlar Açık İnovasyon konusunu nasıl değerlendirecek?
- Araştırmacılar ve bilim adamları bu konuyu ne şekilde inceleyecekler ve Türkiye için ne tür dersler çıkartacaklar?
Kaynaklar:
(1) http://en.wikipedia.org/wiki/Open_innovation
(2) www.economist.com/specialreports/displaystory.cfm?story_id=9928227
(3) http://tr.wikipedia.org/wiki/Linux
(4) https://secure3.verticali.net/pg-connection-portal/ctx/noauth/SubmitInnovation.do
(5) www.oecd.org/dataoecd/31/17/38930776.pdf
(6) www.oecd.org/dataoecd/6/8/37915612.pdf
(7) Rebacca Ward, Jan 2007. What is Innovation and why should you do it, SQW
|