Prof.
Dr. Alpay Er
İTÜ
Endüstri Ürünleri Tasarımı Böl.
ETMK İstanbul
Şb. Y.K.B.
Eylül 2005, İstanbul
Türkiye'de
son zamanlarda yükselen değerlerden birisi de "tasarım". Özellikle
son yıllarda medyanın konuya artan ilgisi bunun göstergelerinden
birisi olarak değerlendiriliyor. Tasarım ve tasarımcıları
konu olan TV programları ile ulusal gazetelerin alış-veriş
veya Pazar eklerinde tasarıma dair bol resimli yazılar, dekorasyon
dergilerini izleyen görece dar bir kesimin ötesindeki kitleleri
de tasarımla buluşturmaya başladı.
Türkiye'de
son zamanlarda yükselen değerlerden birisi de "tasarım". Özellikle
son yıllarda medyanın konuya artan ilgisi bunun göstergelerinden
birisi olarak değerlendiriliyor. Tasarım ve tasarımcıları
konu olan TV programları ile ulusal gazetelerin alış-veriş
veya Pazar eklerinde tasarıma dair bol resimli yazılar, dekorasyon
dergilerini izleyen görece dar bir kesimin ötesindeki kitleleri
de tasarımla buluşturmaya başladı. Medyanın görsel olana duyduğu
tatminsiz açlık nedeniyle, modanın ardından tasarımın da medya
aracılığıyla popülerleşmesi anlaşılabilir bir gelişme aslında.
Ancak artan medya ilgisini tek başına bununla açıklayamayız.
Tüketimin estetize edilmesine yönelik gizemli bir yaratım
faaliyeti ile bunun arkasındaki "kreatif" bireylerin ve tüketime
sunulan seçkin objelerin sıradışı, görsel hikayeleri olarak
anlaşıldığında, "Tasarım" reklam da dahil olmak üzere tüm
iletişim/pazarlama sektörü için oldukça iyi bir malzeme. Bu
yüzden son yılların medya ilgisi büyük ölçüde iletişim sektörünün
kendi ihtiyaçları çerçevesinde tasarımı artan bir şekilde
kullanmasıyla da yakından ilgili görünüyor.
Reklamlardan,
"bilgilendirici" TV programlarına ve yabancı "yıldız" tasarımcılarla
yapılan mülakatlara, iletişim/pazarlama odakları tasarımı
tüketim dolayımında tanımlayarak, sistematik bir biçimde Türk
halkının günlük yaşantısına sokmaya başladı. İç pazarı hedef
alan ve estetize edilmiş, seçkinci bir tüketime katılım çağrısı
olarak tanımlanabilecek bu iletişim faaliyetlerinin somut
etkisi küçük bir toplumsal kesimin satın alma gücüyle sınırlı
kalsa da, tasarımın tüketim bağlamında bir "değer" olarak
anlaşılmasının Türkiye'de, en azından söylem düzeyinde, yaygınlaştığını
söyleyebiliriz. Tasarım, özellikle de endüstriyel tasarım,
üretim-tüketim stratejik arakesitinde konumlanması nedeniyle,
tüketim ve pazarlamaya yönelik iletişim ihtiyaçları için doğal
olarak zengin bir malzeme sunmakta. Ancak iletişim sektörünün
kendi özgül ihtiyaçları, bir, iki büyük markanın pazarlama
stratejileri ve medyanın orantısız etkileme gücü nedeniyle,
Türkiye'de tasarımın sadece lüks ve seçkinci bir tüketim anlayışı
ile özdeşleştirilmesi ve sonuçta bir PR/reklam stratejisine
indirgenmesi büyük bir haksızlık ve talihsizlik olacaktır.
Aslında
tasarım bir tüketim unsuru olduğu kadar, üretimle olan ilişkisi
nedeniyle ulusal rekabet gücümüzü ve beraberinde tüm kesimleriyle
toplumsal refahımızı arttırabilme potansiyeline de sahip bir
bilgi ve beceriler bütünüdür. Bu anlamda, reklam sloganları
ve PR stratejilerinin ötesinde, endüstriyel tasarım kendine
özgü iş süreçleri, yöntemleri, teknolojileri, mesleki söylem
ve ilişkileri ile özgün bir uzmanlık alanı ve katma değer
yaratma süreci olarak anlaşılmak zorundadır. Endüstriyel tasarımı
ürünle kullanıcı arasındaki her türlü görsel, fiziksel, işlevsel
ve psikolojik temas noktasının ürün geliştirme sürecinde kurgulanması
olarak tanımlayabiliriz. Üründen üreticinin kar ve kullanıcının
fayda beklentilerini gerçekleştirecek uzlaşmayı, endüstriyel
tasarım yenilik ve yaratıcılık yoluyla mümkün kılar. Sonuçta
farklılaşmış, yüksek katma değere sahip bir ürünün ya satış
rakamları artar, ya da müşteri/kullanıcı o ürün için daha
yüksek bir birim fiyat ödemeye ikna olur.
Son
10 yıllık süreçte dünyanın tüm rekabetçi ülke ve firmalarında
endüstriyel tasarım küresel pazarda yenilik yoluyla fark yaratmanın
asli unsurlarından birisi olarak algılanıyor. Fiyat ve kalite
standartlaşınca, yenilikçilik rekabette fark yaratmanın tek
bileşeni oldu. Bir süredir artık "bilgi ekonomisi" yerine
"tasarım ve yenilik ekonomisi" tartışılıyor. Bugün Türk sanayisinin
tüm sektörleri tasarıma muhtaçtır zira uluslararası ekonominin
dinamikleri, küresel rekabetin giderek ağırlaşan koşulları
Türkiye'yi ekonomik anlamda ayakta kalmak için yaratıcılık
ve yenilik gibi daha önce pek de aşina olmadığı bilgi ve becerileri
edinmeye zorlamaktadır. Bu sadece Türkiye'nin karşı karşıya
kaldığı bir olgu değil elbette. Ancak Türkiye bu noktaya diğer
birçok benzer ülkeye göre daha geç ve çok daha hazırlıksız
geldi. Artık iyi bilinmesi gereken bir şey var ki, bu sürecin
geriye dönüşü yok! Eğer 21. yüzyılda uluslararası toplumun
saygıdeğer bir üyesi olacak ve böyle kalmayı sürdüreceksek,
yenilik ve tasarıma dayalı rekabet avantajı konseptini çok
iyi anlamak ve başarıyla uygulamak zorundayız. Yani söz konusu
olan artık bir "Milli Mesele"dir.
Ne
var ki Türk sanayisi yenilik yapma konusunda hala bir takım
zaaflara sahip. Özellikle kapalı, korunmuş piyasa koşullarında
doğup, büyüyen firmaların bir çoğunda "yenilik için risk alma
becerisi ve güdüsü" yeterince güçlü değil. Tasarım son tahlilde
gelip sermayenin yenilik için risk alabilme ve yönetebilme
becerisine dayanır. Firmaların risk alabilme yetisi olmaksızın,
tasarımcının hayal gücü ulusal rekabet üstünlüğüne katkıda
bulunamaz. Bunun aşılıp, tasarımın firma stratejisi olarak
ele alınması gerekiyor. Fakat Türkiye'de tasarıma dair toplumsal
algı ve bilinç düzeyi olması gerekenin çok altında. Kalite,
markalaşma ve hatta teknolojinin aksine, tasarım toplumsal
düzeyde henüz algılanmıyor. Ya teknolojinin altında "kozmetik"
bir unsura indirgenmiş olarak ya da markalaşmanın kenarında
bir yerlerde örtük, isimsiz kalıyor. Oysa tasarım hem teknolojik
gelişmenin sonuçlarının satılabilir, kullanılabilir ürünlere
dönüştürülmesinde, hem de markalaşmanın üzerinde yükselmesi
gereken özgün ürünlerin geliştirilmesinde asli bir unsur olarak
algılanmayı çoktandır hak ediyor.
Etkin
ve sistematik bir şekilde kullanılması durumunda, tasarım
ulusal sanayimizin tüm sektör ve seğmentlerinde rekabet üstünlüğünün
arttırılmasında faydalanılabilecek çok etkili bir araçtır.
Özellikle KOBİ'ler endüstriyel tasarımı ürünlerinde yenilik
ve farklılık yaratmak için çok etkili bir şekilde kullanabilirler.
Bu Türkiye'nin istihdam ve ihracat artışı gibi ciddi ve gerçekten
acil ulusal sorunlarında tasarımın yaratabileceği net bir
toplumsal faydadır. Tasarımın etkin kullanımı uluslararası
piyasalarda rakip olduğumuz Kore, Finlandiya vb. bir çok ülkede
yıllardır bir "Milli Mesele" olarak ulusal hükümetlerin ve
kamuoyunun gündeminde yer almaktadır. Bugün İngiltere dahil
olmak üzere 30 kadar sanayileşmiş ve sanayileşmekte olan ülkenin
resmi "Tasarım Politikası" mevcuttur.
Tasarımın
Türkiye'de de bir ulusal rekabet üstünlüğü kaynağı, diğer
bir deyişle bir "Milli Mesele" olarak anlaşılması ancak tasarım
sektörü (tasarımcılar, meslek örgütleri, üniversiteler), sanayi
ve siyasi karar odaklarının eşgüdümü ile mümkün olacaktır.
Bunun önkoşulu ise, Türkiye'de medya ve kamuoyunun endüstriyel
tasarımı bugün olduğundan çok daha bütüncül ve dengeli bir
şekilde algılamaya ve anlamaya başlamasıdır.
Kaynak:
Radikal
Gazetesi Tasarım Eki, 13 Eylül 2005, Salı, s.10
|