Bilim ve Teknolojide Değişim;
Değişen Mühendislik
Profili
Geleceğin Mühendisi
Aykut
Göker
Seminer Notları (*)
BİLKENT Üniversitesi; "Science, Technology, and Society
Course"
8 Kasım 2000
Giriş...
Bu sunuşta, bilim ve teknolojideki
değişime bağlı olarak, mühendislik profilinde meydana gelen
değişim ele alınacak; bu bağlamda, günümüz ve yakın geleceğin
mühendisinden hangi yeteneklerle donanmış olması bekleniyor,
sorusunun yanıtı verilmeye çalışılacaktır.'Mühendisin temel
işlevi'nden hareketle çizilmeye çalışılacak bu profilden
kalkarak, her mühendislik dalı için, değişen beklentilere
uygun yeni bir misyon tanımına gidilebilir. Bu tür tanımlar
için gerekli ipuçlarının aşağıda bulunabileceğini düşünüyorum.
Mühendisin Temel İşlevi
Mühendisin temel işlevi, tasarım (design)
ve 'konstruksiyon'dur.
'Tasarım', bir ürün, üretim yöntemi ya da sistem
ortaya koymaya yönelik zihinsel süreci; daha açık bir deyişle,
bir şeyin biçimini zihinde oluşturma, bir şey için zihinde
bir biçim yaratma ve sonra da bunu plâna, çizime, hesaba
dökme eylemini ifade eder.
'Konstruksiyon' ise (bu sözcüğü, içerdiği anlam
derinliğiyle Türkçe'de anlatan tek bir karşılık bulamadığım
için olduğu gibi kullanıyorum), bir şeyi yapma / inşa etme
prosesi, san'ati / hüneri ya da tarzı [the process, art,
or manner of constructing something]; bir şeyin anlamını
açıklama, yorumlama ya da izah etme / açıklığa kavuşturma
eylemi ya da bu eylemin sonucu olan yorum ya da açıklama
[the act or result of construing, interpreting, or explaining]
anlamına gelir.
'Mühendislik', 'tasarım'
ve 'konstruksiyon'u konu alan bir uygulama bilimi (science
of application) ve matematiğidir.
Ülkemizdeki mühendislerin önemlice bir bölümünden beklenen
temel işlevin ne ölçüde 'tasarım' ve 'konstruksiyon' işleviyle
örtüştüğünün tartışılabilir bir konu olduğu ya da bizim
gerçeğimizin, biraz sonra sözünü edeceğim kavramlardan en
azından bazılarıyla pek de fazla örtüşmediği söylenebilir.
Ama, yine de, mühendislik disiplininin doğup geliştiği ekonomilerde
ya da genel olarak, günümüzün, enformasyon toplumuna evrilme
iddiasındaki sanayi toplumlarında, bu disiplinin hangi yönde
değiştiğini bilmemizde yarar var diye düşünüyorum. Bilim,
teknoloji ve dolayısıyla da mühendislik süreçlerindeki değişimlerde
rol oynamamakla birlikte, eninde sonunda, şu ya da bu yönde,
ama mutlaka bu değişimlerden etkilenen bir ülke olarak,
hiç olmazsa, değişimin farkında olmamız gerektiğine
inanıyorum. Belki de böylece, İngiliz Sanayi Devrimi'nin
bir hayli uzağına düşen ve bu büyük değişimi pek de iyi
algılayamamış olan Osmanlı İmparatorluğu ile aynı
kaderi paylaşmamış oluruz.
Burada ele alınacak konunun muhatabı, tek başına, bu ülkenin
mühendisleri elbette değil. Konu, Türk Üniversitesi'ni ve
mühendis çalıştıran bütün üretici sektörleri yakından ilgilendiriyor.
Mühendislik Profilinin Değişiminde
Rol Oynayan Faktörler
Mühendislik ve mühendis profili, 20 - 30 yıl, hatta 10
yıl öncesine göre çok değişmiştir ve değişmeye devam etmektedir.
Değişimde rol oynayan başlıca faktörler,
§
Bilim
ve Teknolojideki Değişim,
§
Mühendisin
İş Gördüğü Fizikî ve Beşerî Ortamdaki Değişim, ve
§
Üretim
Sürecinde Bilginin Artan Rolü
başlıkları
altında ortaya konmaya çalışılacaktır.
I. Bilim
ve Teknolojideki Değişim
Bilim ve teknolojideki değişim, özellikle de, Enformasyon
ve Telekomünikasyon Teknolojileri [IT Technologies],
Malzeme Bilim ve Teknolojileri, Moleküler Biyoloji, Biyoteknoloji
ve Gen Mühendisliği'ndeki gelişmeler, 'mühendislik' mesleğinde
dramatik değişikliklere yol açmıştır; öyle gözüküyor ki,
daha da yol açacaktır.
Örneğin, bugün, hemen hemen her üründe gömülü olan enformasyon
teknolojisi, mühendislik tasarımı ve konstruksiyonunda büyük
değişikliklere yol açmaktadır. Malzeme teknolojilerindeki
ya da biyoteknolojideki ilerlemeler de pek çok mühendislik
kavramını kökten değiştirmektedir. Biyomedikal malzemeler
ya da "akıllı (smart)"malzemelerin yarattığı ya da
yaratabileceği değişimi tasavvur etmek mümkündür.
Bir yıl kadar önce İstanbul'da
yapılmış olan ABD-Türkiye Mühendislik Sempozyumu'nda [1]
sözü edilmedi ama, giderek önem kazanan 'Doku Mühendisliği'
ile 'Nanoteknoloji'nin de, mühendisliğin geleceği açısından,
altını önemle çizmek istiyorum.
Henüz adı pek fazla duyulmamış olan 'Doku Mühendisliği',
canlı hücreler ve sentetik polimerlerden/liflerden, yarı
sentetik, canlı doku ve organların (insan yedek parçalarnın)
tasarım ve konstruksiyonunu konu alan bir mühendislik dalıdır
ve ilk ticari ürünleri 1998 yılında piyasaya çıkmıştır.
Bütünüyle sentetik doku ve organ tasarım ve konstruksiyonu
da bu mühendislik dalının konusudur.
Ülkemizde yine
pek fazla işitilmemiş olan 'Nanoteknoloji' de, maddenin nanometre
ölçeğinde (yan yana dizilmiş 10 hidrojen atomu bir nanometre
uzunluğunda yer kaplar), yani atomal, moleküler ve supramoleküler
yapılar düzeyinde denetlenmesi yoluyla yeni malzeme, cihaz
ve sistemlerin tasarlanmasını ve üretilmesini konu alan bir
teknoloji dalıdır. Bu teknoloji ile, örneğin, kanserli hücreler
tek tek tespit edilip zararsız hâle getirilebilecektir. [2]
Dikkat edilirse, gerek Gen Mühendisliği
ve Doku Mühendisliği, gerekse Nanoteknoloji, temelde, malzemeyle,
ama moleküler, hatta atomal düzeyde malzemeyle uğraşmaktadır
ve bu uğraş, özellikleri, istenen işlevleri yerine getirebilecek
biçimde, insan eliyle tasarımlanabilen ve moleküler/atomal
düzeyde denetlenebilen, şimdiye kadar hiç bilmediğimiz yepyeni
malzemeler, organizmalar, sistemler, cihazlar yaratmak demektir.
Örneğin, bugün pek çok araştırmacının 'moleküler bilgisayarlar'
üzerinde çalıştıkları bilinmektedir. [3]
Disiplinler arası yakınsama...
Kısacası,
mühendislik konusu malzeme, ürün, sistem ve süreçlerin doğası
değişmektedir. Dahası, düne kadar farklı mühendislik disiplinlerinin
konusu sayılan pek çok proses neredeyse bütün mühendislik
dallarının konusu hâline gelmiş; teknolojiler arası füzyon
farklı mühendislik disiplinlerini birbirine yaklaştırmıştır.
Örneğin, bugün bir makine mühendisi, elektroniği mekanik
kadar iyi bilmek -mekatronik bilmek- zorundadır. Yakın bir
gelecekte makine mühendislerinden biyolojik prosesleri ve
bu arada yeni biyoteknolojiyi ve gen mühendisliğini de iyi
öğrenmeleri istenecektir.
Mühendislik uzayında
değişim...
Bütün bu gelişmeler, mühendislik açısından, tasarım ve
konstruksiyonun boyut değiştirmesi; mühendislik uzayının,
mühendislik işlevlerinin yerine getirildiği ortam ve bu
işlevler yerine getirilirken yararlanılan araçların değişmesi
demektir.
Gerçekten de, 'T' cetveli
ve 'kaymalı hesap cetveli' ile karakterize edilebilecek
olan, 40 yıl öncenin tasarım ortamıyla günümüzün bilgisayar
destekli tasarım ortamı (CAD) arasındaki fark dramatik boyutlardadır.
Enformatik alanındaki yeni arayışlar, özellikle de bilgisayar
ve ağ teknolojilerindeki yeni araştırmalar sonucu ortaya
çıkması beklenen teknik imkânlar, yarının tasarım ortamını,
çok daha farklı bir boyuta taşımayı mümkün kılacaktır. Farklı
coğrafyalardaki mühendislerin elektronik ortamda, eşzamanlı
olarak birlikte ürün geliştirmeleri [e-product development],
bu farklı boyutun, bugün tanık olduğumuz ilk adımlarından
biridir.
Kaldı ki, tek değişen tasarım ortamı değildir; konstruksiyon
ve üretim ortamları da değişmekte; kısacası, bütün bir mühendislik
ortamı değişime uğramaktadır. Bugün, bazı fabrikalarda,
Bilgisayar Destekli Tasarım (CAD), Bilgisayar Destekli
İmalat (CAM) ve Bilgisayar Destekli Mühendislik (CAE)
süreçlerini ve bu süreçlerde kullanılan yazılım araçlarını,
global ölçekte yürütülen Ürün Enformasyon Yönetimi'yle (PIM;
Product Information Management)
irtibatlandıran ve birbirini tamamlar hâle getiren bir stratejinin
(C3P) uygulanmasına başlanmıştır. C3P yakın
geleceğin mühendislik ortamını karakterize eden bir simge
olma yolundadır.
Artan kısıtlar...
Teknolojideki
gelişmelerin yol açtığı değişimi, mühendislik becerisinin
ortaya konmasında, imkânların artması olarak değerlendirmek
mümkündür. Ama, bunun yanında kısıtlar da artıyor. Örneğin,
toplum yaşamında, insanın yaşam tarzında, düşünce tarzı
ya da değer yargılarında büyük değişiklikler olmaktadır
ve bu değişiklikler mühendisin karşısına, tasarım ya da
konstruksiyon sırasında mutlaka dikkate alması gereken kısıtlar
olarak çıkmaktadır.
§
Ekolojik
etkiler,
§
Sürdürülebilirlik,
sürdürülebilir çevre,
§
Yenilenebilirlik,
§
Yeniden
Üretilebilirlik ve
§
Ergonomi
mühendisin önündeki yeni kısıtlardır. Bu kısıtların getirdiği
sorunları çözebilmek için mühendis, sistemik bakış açısına
sahip olmak; katıldığı üretim ya da inovasyon sürecinin
[yenilik üretme sürecinin] yaratacağı ekonomik etkiler kadar
toplumsal ve çevresel etkilerini de hesaba katmak zorundadır.
Bu kavramlar çerçevesinde, mühendis, yapacağı tasarımlarda,
"yılda %1" kuralını aklından hiç çıkarmamak durumundadır.
Bu kurala göre, bir birim üretim için gerekli olan hammadde,
işçilik ve enerji miktarı, her yıl, %1 oranında azaltılabilmelidir.
Teknolojinin üretim sürecinde artan rolü ve değişen rekabet
şartları...
Teknolojinin
üretim sürecinde kazandığı önem uluslararası ve firmalar
arası rekabetin şartlarını da değiştirmekte; değişen rekabet
şartları, mühendislerin önüne yeni misyonlar, yeni iddia
alanları çıkarmaktadır.
Ucuz emek, rekabet üstünlüğü yarışında belirleyici olma
rolünü kaybetmiştir. Onun yerine, teknoloji, rekabet üstünlüğü
yarışının kesici ucu hâline gelmiştir. Bilimsel ve teknolojik
bulguları, pazarlanabilir bir ürün ya da hizmete, yeni ya
da geliştirilmiş bir imalât ya da dağıtım yöntemine, ya
da yeni bir toplumsal hizmet yöntemine dönüştürmede, yani
teknolojik inovasyonda yetkin olanlar, bugün, dünya
pazarlarının egemenleridirler. Dünya pazarlarına egemen
olmak, dünya nimetlerinin paylaşımında aslan payını almak
demektir. Kısacası, teknolojik inovasyon, ekonomik büyümenin
motoru olarak görülmektedir. Hâl böyle olunca, teknolojik
inovasyon ve bunun dayandığı araştırma-geliştirme (Ar-Ge)
faaliyetleri, üretim sürecinde ['üretim süreci"net katma
değer yaratma' süreci olarak da okunabilir] olağanüstü bir
önem ve ağırlık kazanmıştır. Bu bağlamda, çağımız mühendisinden,
imalât sürecinde olduğu kadar, Ar-Ge ve inovasyon süreçlerinde
de yer alması istenmektedir. Üretim hatlarında otomasyon
arttıkça mühendisten beklenen rol, daha çok, bu süreçlere
kayacaktır.
Ar-Ge faaliyetlerinde ve teknolojik inovasyonda gösterilecek
beceri; teknoloji yönetiminde, Ar-Ge ve inovasyon yönetiminde
yetkinlik, çağımız mühendisi için yeni iddia alanlarıdır.
Unutmamak gerekir ki, teknolojik inovasyonda üstün gelme
yarışı, zamana karşı da verilen bir yarıştır. Yeni ürünü
pazara kim önce sürerse o kazanacaktır. Ve inovasyonda üstün
gelme yarışı, aynı zamanda, kalitede de üstün gelme yarışıdır.
Demek ki, zaman yönetimi ve kalite yönetimi de çağımız
mühendisinin iddialı olması gereken alanlar arasındadır.
Teknolojik inovasyonda üstün gelme yarışı, zamana karşı
verilen yarış, kalitede üstün gelme yarışı... bütün bunlar,
yarışın kazanılmasında rolü olabilecek unsurlar arasında
işbirliğini zorunlu kılmaktadır. Ar-Ge'deki mühendis, imalât
hattındaki mühendisle, pazarlamadaki uzmanla, satış sonrası
teknik hizmetlerdeki mühendisle işbirliği yapmak zorundadır.
Bu işbirliğinin doğuracağı sinerji, yarışın kazanılmasında
önemli bir rol oynayacaktır. Aslında, bu işbirliğinin, üretim
sürecinin farklı halkalarında çalışanlar arasında olduğu
kadar, farklı disiplinler arasında da olması gerekir. Her
şey bir yana, giderek karmaşıklaşan teknolojideki gelişmeleri
izleyebilmek, değişen teknolojiye egemen olabilmek ve toplumların
değişen beklentilerini kavrayabilmek açısından da,
hem meslektaşlar hem de farklı disiplinlerden olanlar
arasında işbirliğine, tam deyimiyle söylersek, takım
çalışmasına ihtiyaç vardır. Takım çalışması çağımız
mühendisinin uyum göstermesi gereken bir normdur.
II. Fizikî ve Beşerî Ortamda Değişiklik
Teknolojideki değişikliklerin ötesinde mühendislik profilini
değiştiren en önemli faktörlerden biri, mühendisin iş yapacağı
fizikî ve beşerî ortamın da fiilen değişmiş ve daha da değişiyor
olmasıdır. Günümüz dünyasında, üretimin uluslararasılaşması
-uluslararası üretim bantlarının giderek yaygınlaşması-
sonucu, mühendisten bütün bir dünya coğrafyasında iş görebilmesi,
farklı kültürlerin egemen olduğu coğrafyalarda çalışabilme
becerisini göstermesi beklenmektedir. Kaldı ki, o, coğrafya
değiştirmese bile, farklı kültürlerden insanlar onun işyerine
gelebilmektedir. Uzman hareketliliği/dolaşımı (mobility)
çift yönlüdür.
Mühendis, teknolojiden pazara, ama bütün bir dünya
pazarına uzanan bir köprü olarak görülmekte ve ondan,
pazarlama tekniklerine, ekonomiye, finansmana, maliyeye,
ticaret hukukuna, fikrî mülkiyet haklarına, uluslararası
hukuka ilişkin terimlerle de konuşabilmesi, farklı disiplinlerden
olan uzmanlarla iletişim kurabilmesi beklenmektedir.
Aslında, enformasyon, telekomünikasyon ve ağ teknolojilerindeki
gelişmeler coğrafi farkları, uzaklığın getirdiği fizikî
kısıtları da ortadan kaldırmakta ve yeni bir mühendislik
ortamı doğmaktadır: Sanal (virtual) mühendislik ortamı
(Türkçede "virtual" karşılığı olarak "sanal" sözcüğü
kullanılıyor ama, gerçekte "virtual" bilkuvve mevcut olan,
gözle görmesek bile fiilen işgören anlamına gelir)...
Ve bu ortamda yeni mühendislik kavramları geçerlidir:
Bunlardan birisi, yukarıda da değinilen "elektronik ortamda
ürün geliştirme" (e-product development) kavramıdır.Bu,
farklı coğrafyalarda yer alan aynı firmaya ait ya da aynı
firmanın ortaklığındaki üretim birimlerinin birlikte ürün
geliştirmelerini mümkün kılan bir yaklaşımdır. Burada yapılan,
aslında, ortak mühendisliğin ya da mühendislikte işbirliğinin
(collaborative engineering), eş zamanlı olarak, elektronik
ortamda gerçekleştirilmesidir..
Bu ve benzeri çalışmaları niteleyen bir diğer kavram da
"elektronik ortamda takım çalışması"dır; ve buradan
hareketle, artık, sanal takımların (virtual team)
giderek artan rollerinden söz edilebiliyor.
Giderek genişleyen iletişim band genişliği (communication
bandwith), başka tür mühendislik hizmetlerinin de elektronik
ortamda sunulabilmesine imkân veriyor.
Mühendislerden beklenen, teknolojiden pazara köprü kurma
işlevi ve satış sonrası teknik hizmetlerin ekonomik faaliyetler
açısından kazandığı ağırlık, mühendisin eskiye nazaran daha
sık alana çıkmasını ve pek çok probleme alanda çözüm bulmasını
gerekli kılmaktadır. Alan çalışması mühendislik çalışmasının
ayrılmaz bir parçası hâline gelmiştir.
III. Üretim
Sürecinde Bilginin Artan Rolü
Bilim ve teknolojinin üretim sürecinde giderek artan rollerine
-ki biz bunu, bilim ve teknolojinin giderek doğrudan birer
üretici güç hâline gelmesi olarak niteliyoruz- bağlı olarak,
'bilgi'nin artan rolündan söz edebiliriz. (Bilim
ve teknolojinin, aslında bilgi [knowledge] kategorileri
olduğunu hatırlayalım.) Ve buna bağlı olarak da, 'Bilgi
Yönetimi'nin (knowledge management) üretim sürecinde
son derece büyük bir önem kazandığını söyleyebiliriz. Bu
itibarla, günümüzün ve geleceğin mühendisi 'Bilgi Yönetimi'ni
bilmek durumundadır.
Enformasyon ve telekomünikasyon
teknolojilerindeki muazzam gelişmeler 'bilgi'ye erişimi
de kolaylaştırmaktadır. Ama, burada, çok önemli bir nokta
var ki, bu noktada yanılgıya düşmemek gerekir. Sanılmamalıdır
ki her tür bilgiye erişim kolaylaşmaktadır. Kolaylaşan,
'enformasyon'a ya da en fazla "codified" yani
'kodlanmış/açık bilgi'ye erişimdir. Ama, "tacit
knowledge" yani 'zımni/örtük bilgi'ye erişim,
eskisinden çok daha zor hâle gelmiştir.
Burada hemen bir parantez açıp, bilgiyle enformasyonu
("knowledge"la "information"ı) karıştırmamak gerektiğine;
bu iki kavramın, sonunda aklın oluşumuna ulaşan bir sürecin;
veri (data) Þ malûmat/enformasyon (information) Þ bilgi (knowledge) Þ akıl/bilgelik/hikmet (wisdom) sürecinin iki farklı aşamasını ifade ettiğine
işaret edelim.
Bu arada söz 'bilgi'den
açılmışken, "hardware", "software" ve "firmware (donanıma
gömülü yazılım)" kavramlarına yeni bir kavramın eklendiğini
belirtelim: "wetware"... Bu kavram, bilgiyle, özellikle
de, "tacit knowledge"la ('zımni/örtük bilgi'yle)
donatılmış insanı ifade eder. Çağımızda, uluslararası ya
da firmalar arası rekabet üstünlüğü yarışında, hep teknoloji
üstünlüğünün belirleyici hâle geldiği söylenir. İşte,
orada belirleyici hâle gelen, aslında, bu "wetware"dir;
başka bir deyişle, beyinlerde -ve o beyinlerin çalıştığı
kurumlarda- saklı tutulan örtük bilgidir.
"Codified" yani 'kodlanmış/açık bilgi' ve
"tacit knowledge" yani 'zımni/örtük bilgi' ne demektir?
Kodlanmış bilgi,
bazı kodlar (örneğin, bir dil) kullanılarak, iletilebileceği,
saklanabileceği ve taşınabileceği bir ortama aktarılan bilgidir.
Diğer bir deyişle, belli bir sisteme göre düzenlenerek,
bir bildiriye/iletiye ('mesaj'a) dönüştürülen ve böylece
herkese açık hâle getirilen bilgidir.
Örtük bilgi
ise, bir sisteme göre düzenlenmiş olarak hazır bulunmayan,
açıkça ortaya konmamış olan bilgidir. "Know-how"
olarak andığımız türden bilgiler ya da bir ustanın marifetinin
ardındaki bilgiler örtük bilgidir... Bu bilgi ancak, onu
kazanmış olan beyinlerde bulunabilir. Herhangi bir üretim
alanında, tasarım ya da konstruksiyon faaliyetinde bulunabilmek
için gerekli olan teknolojik "know-how"ı edinmiş;
bu "know-how"ın taşıyıcısı olan mühendis, bu tür
bir bilgi setiyle donanmış olan mühendis demektir. Rekabet
üstünlüğü yarışında, teknolojinin kesici uç hâline geldiği
çağımızda, çağın mühendisinden beklenen temel işlev de bu
tür bilgileri edinebilme yeteneğine sahip olmasıdır.
Örtük bilgi beyinlerde taşınır ama, zaman içinde, kurumsal
bazda bir somutluk da kazanır. Bu nedenledir ki, taşıyıcısı
insan beyni olmakla birlikte, kurumlar arası know-how
alışverişi ya da teknoloji transferlerinden söz edebiliyoruz.
Bilginin kurumsallaşması, hem o kurumdaki uzmanların -bilgi
taşıyıcılarının- kendi aralarındaki etkileşim sonucu hem
de başka kurumlar, hatta rakip kurumlardaki uzmanlarla olan
etkileşimleri sonucu, kurum bazında, ortak bir birikimin
ortaya çıkması ve kalıcılaşması, ama bir yandan da, bu birikimin
sürekli olarak yenilenebilmesi demektir. Buradaki kilit
kavram, "kurumsal bazdaki bilgi birikimin de sürekli yenilenebilmesi"dir.
Bu ise, bizi, firmalar/kurumlar arası rekabet üstünlüğü
yarışında giderek belirleyici hâle gelen "öğrenen organizasyon"
kavramına götürür. Demek ki, çağın mühendisi, bireysel olarak,
bir yanda, kendi bilgi dağarcığını zenginleştirirken, diğer
yanda öğrenen organizasyonun da yaratıcı unsuru olmayı,
bu anlamda, kollektif olarak da öğrenebilmeyi, gerektiğinde
rekabet içinde ama işbirliğine açık olabilmeyi de becermelidir.
Mühendislik bilgisinin yarı ömrü...
Ve artık bu
noktada çağımız mühendisi için en kritik noktayı söylemenin
zamanı geldi. Bilim ve teknolojinin çağımızda süratle değiştiğini
ve değişim hızının da giderek arttığını biliyoruz. Bugünkü
bilimsel ve teknolojik bilgimizin % 80'i XX. Yüzyıl'da üretilmiştir.
Bilimsel bilgiler her on yılda bir ikiye katlanmaktadır. Tabii,
bu bir ortalama değerdir. İkiye katlanma süreleri çok daha
kısa olan alanlar vardır. Örneğin, Enformatik alanındaki bilgilerimiz
her beş yılda bir, ikiye katlanmaktadır. Bu ikiye katlanışın
aynı zamanda eski bilgilerimizin hızla yenilendiği bir süreç
olduğunu da dikkate almak gerekir. Yapılan ölçümler, mühendislik
bilgisinin yarı ömrünün de [4],
farklı mühendislik dallarına göre 2,5-7,5 yıl arasında değiştiğini
göstermektedir. Demek ki, günümüzün ve geleceğin mühendisi
hayat boyu öğrenmek; hayat boyu etkileşime açık olmak zorundadır.
Bunun içindir ki, hayat boyu öğrenmenin ve ortak öğrenmenin
metodolojisini öğrenmiş olmak zorundadır.
Sonuç Yerine...
Sonuç olarak, çağımızın mühendis/mühendislik profilini
çözümlerken anahtar sözcüklerin şunlar olduğunu söyleyebiliriz:
§
Hayat
boyu öğrenme potansiyel ve dinamizmi;
§
Rekabet
içinde işbirliği yaparak öğrenme esnekliği;
§
'Öğrenen
organizasyon' kurma öngörüsü;
§
Genel
olarak bilgi yönetimi becerisi;
§
İşletme
düzeyinde izlenecek teknoloji, Ar-Ge ve inovasyon politikasını
tasarlama ve yönetme becerisi;
§
Zaman
ve kalite yönetiminde yetkinlik;
§
Çok
disiplinlilik ya da farklı disiplinler açısından da dünyaya
bakabilme, olguları çözümleyebilme yeteneği;
§
Farklı
disiplinlerden ya da farklı kültürlerden olanlarla iletişim
kurabilme ve işbirliği yapabilme becerisi;
§
Her
türlü ortamda takım çalışması yapabilme becerisi;
§
Özellikle
de enformasyon ve telekomünikasyon teknolojilerine hâkimiyet;
§
Mühendislik
kararlarının toplumsal, ekonomik, çevresel etkilerini kavrayabilme,
çözümleyebilme yeteneği; diğer bir ifadeyle, sistemik bakış
açısı, sistemik yaklaşım;
§
Ve elbette,
kendi meslekî alanında "tacit knowledge"ta / 'örtük bilgi'de
üstünlük; ve inovasyon becerisi.
Ben, mühendislik disiplininden gelen bir kişi olarak,
bu yetenekleri tümüyle donanmış olmanın çok kolay olmadığını
kavrayabiliyorum; ama, kendi deneyimlerimle de bütün bu
yeteneklerle donanmak gerektiğini düşünüyorum. Ve bunlara,
altını özellikle çizerek bir yenisini daha ekliyorum: toplumsal
sorumluluk bilinci...
Bir mühendis bir iş yerinde ya da kendi işinde çalışırken,
herhangi bir ürünün, üretim yönteminin, sistemin ya da bir
hizmetin üretilmesi; ya da yeni ya da daha gelişkin ürünler,
üretim araçları, yöntemler, sistemler, hizmetler ortaya
konması sürecine katılacak ve bu yoldan ekonomik bir fayda
yaratılmasına katkıda bulunacaktır. Yaratılan ekonomik faydanın,
elbette, dolaylı ya da dolaysız olarak, toplumsal bir fayda
yaratılmasına da katkısı olacaktır. Ama benim burada işaret
ettiğim toplumsal sorumluluk bilinci, bundan fazla bir şeydir.
Mühendis, temel unsurlarından olduğu üretim ya da yenilikleri
yaratma sürecinde nihaî amacın, insanın mutluluğu olduğunu,
bireylerin yaşam kalitelerinin, toplumsal refahın yükseltilmesi
olduğunu bilmek, bunu bilince çıkarmak zorundadır. Bu açıdan,
katıldığı sürecin her aşamasının son çözümlemede ne işe yarayacağını
iyi değerlendirebilmelidir. Üretkenliğini, yenilikçiliğini
-inovasyon yeteneğini- bu amaçla kullanabilme yönünde çaba
göstermelidir. Modern zamanların ilk mühendisleri uygarlığımızın
ilerlemesinde büyük bir rol oynamışlardır. Günümüz mühendisinin
devraldığı, ana miras budur. Bu miras gelecek kuşaklara da
kalacaktır. Bir farkla, insan ve toplum, düne nazaran çok
daha fazla dikkatlerimizin odak noktasına yerleşmektedir.
Kaldı ki, uygarlığımız gerçekten bir ilerleme kaydediyorsa,
bunun böyle olması da gerekir. Toplumsal sorumluluk bilinci
mühendisi salt bir meslek adamı olmaktan, insan olmaya, aydın
olabilmeye taşıyacak olan da tek köprüdür.
(*) BİLKENT
Üniversitesi'ndeki seminere (8 Kasım 2000) ait notlar, daha
sonra, TMMOB MMO Kocaeli Şubesi'nce düzenlen "Endüstri-İşletme
Mühendisliğinin Dünü, Bugünü, Yarını" konulu 3. Ulusal
Endüstri-İşletme Mühendisleri Kurultayı'nda (19-20 Ekim
2001) yapılan sunuş dolayısıyla yeniden gözden geçirilmiştir.
Burada, gözden geçirilmiş biçimiyle yer verilen bu seminer notları, "UNESCO
World Congress of Engineering Educators and Industry Leaders,
Paris, July 2-5, 1996" ve "US-TURKEY Engineering Symposium,
İstanbul, May 29 - June 1, 2000"deki sunuşlardan yararlanılarak
hazırlanmıştır.
Bu iki uluslararası toplantıdan ilkinde, ABD Ticaret Bakanlığı'nın Teknolojiden
Sorumlu Müsteşarı Dr. Mary Lowe Good ve "General Electric
Fund" Başkanı Clifford V. Smith, Jr., ikincisinde, ABD Ulusal
Mühendislik Akademisi [US National Academy of Engineering]
Başkanı William A. Wulf, Carnegie Mellon Üniversitesi Makine
Mühendisliği Bölümü Başkanı Prof. Adnan Akay, "Ford Motor
Company" Program ve İleri Mühendislik Direktörü Christopher
L. Magee, "Boeing Commercial Airplanes Group" Uluslararası
Mühendislik Programları Direktörü Ronald L. Bengelink, Ulusal
Bilim Vakfı [National Science Foundation] Eski Başkanı ve
Arizona Üniversitesi Öğretim Üyelerinden Ernest T. Smerdon
(Ph. D., P.E., İnşaat Mühendisliği ve Mühendislik Mekaniği
Profesörü), Carnegie Mellon Üniversitesi "Data Storage Systems
Center" Direktörü Robert M. White dikkate değer bildiriler
sunmuşlardır. Burada, bu bildirilerden çıkarılabilecek sonuçların
aktarılmasına çalışılmıştır. Ancak, yeri geldikçe bazı ekleme
ve açıklamalarda bulunulmuş; bu arada yazarın kendi deneyimleri
de aktarılmıştır.
[1] Bu sempozyum için bknz. (*) ile işaretli ilk dipnot.
[2] Bu teknolojide gelinen aşama
için bknz. Scientific American, September 2001.
[3] "Kuvantum Mekaniği Etkileşim Presiplerine Göre Çalışan Moleküler Bilgisayarlar...
Bazı sıradan sıvıların moleküllerine, nükleer manyetik
rezonanstan yararlanılarak, olağanüstü kabiliyetlere sahip
bir bilgisayar işlevi gördürülebilecek..." [Scientific
American, June 1998]
"DNA ile Bilgi-işlem... DNA parçacıkları bilgisayar
işlevi görebiliyor. Böylece muazzam bir enformasyon kabiliyeti
yaratmak mümkün. Örneğin, yaklaşık bir santimetre küplük
yer tutan bir gram kuru DNA, yaklaşık bir trilyon CD'lik
enformasyon depolama kapasitesine sahip..." [Scientific
American, August 1998.]
"Moleküllerle Bilgi-işlem... Laboratuvar araştırmaları sonucu,
anahtar, iletken ve hatta bellek işlevini gören moleküller
elde edildi. Bu araştırmalar, nanoölçek elektroniğinde,
diğer bir deyişle moleküler elektronikte yeni bir çağın
başlangıcını simgeliyor." [Scientific American, June
2000.]
[4] "Yarı ömür", bir radyoaktif
maddedeki atom çekirdeklerinin yarısının bozunumu için gereken
zaman aralığı anlamına gelir. Terim buradan ödünç alınmıştır
Not:
www.inovasyon.org/html/AYK.Bilkent.Kasim00Rev.01.htm
sayfasından alınan bu makale, yazarının izniyle Haziran 2006
tarihinde TurkCADCAM.net Portalında da yayınlanmaya başlanmıştır.
|