Av.
Dr. Cahit SULUK, E-Posta: csuluk@hotmail.com
I. GİRİŞ
Fikri
mülkiyet haklarında, esas itibariyle ülkesel koruma ilkesi
kabul edilmiştir. Yani bir fikri mülkiyet hakkı hangi ülke(ler)de
tescil edilmişse o ülke(ler)de korunmaktadır. Bu hakların
uluslararası alanda daha kolay korunmasına yönelik çabalar
son zamanlarda artmıştır. Gerçi bu arayış 1800'lü yıllara
kadar geriye giden uzun bir tarihi geçmişe sahiptir. Ancak
son yıllarda dünya ticaret hacmindeki artışa paralel olarak,
bu yöndeki çabaların yoğunlaştığı görülmektedir. Sözgelimi,
markaların tesciline ilişkin 1989 tarihinde imzalanan Madrid
Protokolü ve tasarımlara ilişkin 1999 tarihli Cenevre Anlaşması
bu çabaların birer ürünüdür. Yine Avrupa Topluluğu Hukukunda
bu alanda önemli gelişmeler yaşanmaktadır. 1993 tarihli Topluluk
Marka Tüzüğü ile Topluluk Markası ve 2002 tarihli Topluluk
Tasarım Tüzüğü ile Topluluk Tasarımı hayata geçirilmiştir.
Topluluk Patentine ilişkin çalışmalarda önemli mesafeler alınmış
olup, yakın bir gelecekte Topluluk Patentinin hayata geçeceğini
şimdiden söylemek yanlış olmayacaktır.
Hemen
belirtmek gerekir ki, fikri mülkiyet haklarının uluslararası
tescili ile bu hakların uluslararası düzeyde korunması farklı
kavramlardır. Bugün için uluslararası başvuru ve tescilde
önemli mesafeler kat edilmiş olmakla birlikte, anılan hakların
korunması bakımından, kural olarak ülkesellik ilkesinin bugün
de geçerli olduğuna işaret edilmelidir. Sözgelimi, hak sahibi
bir tasarımını hangi ülkede tescil ettirmişse, sadece o ülkede
ve o ülkenin mevzuatı çerçevesinde korunur. Bu bağlamda, bugün
için bir dünya patentinden, dünya markasından ya da dünya
tasarımından söz etmek mümkün değildir. Yani fikri mülkiyet
haklarının korunması bakımından evrensellik ilkesi geçerli
değildir. Ancak bu hakların korunmasında, bölgesel düzeyde
de olsa birtakım adımların atıldığını söylemek mümkündür.
Sözgelimi, Topluluk Markası ve Topluluk Tasarımı hak sahibine
Avrupa Birliği (AB) düzeyinde koruma sağlamaktadır. Topluluk
Markası ve Topluluk Tasarımına ilişkin koruma, üye ülke hukuklarından
bağımsız olan Topluluk Hukuku çerçevesinde gerçekleşmektedir.
Topluluk Markası ve Topluluk Tasarımı elde etmek için AB'ye
üye ülkelerden birinin vatandaşı olma şartı bulunmamaktadır.
O nedenle Türk vatandaşları da bu korumadan yararlanabilmektedir.
Bu
açıklamalar ışığında akla fikri mülkiyete ilişkin anlaşmaların
ne işe yaradığı sorusu gelmektedir. Bu anlaşmaların birkaç
fonksiyonu bulunmaktadır. İlk olarak, konuya ilişkin uluslararası
anlaşmalar, uluslararası başvuru prosedürünü kolaylaştırır.
Yani bu anlaşmaların bir kısmı tescil prosedürüne ilişkindir.
Sözgelimi, bir Türk vatandaşı İtalya, Japonya, İsviçre ve
Amerika'da bir markasını tescil ettirmek istiyorsa, ya ilgili
ülkelerin patent ofislerine tek tek başvurarak tescilini yaptırır;
ya da, daha kolay bir yol olan ve anılan ülkelerin de taraf
olduğu Madrid Protokolü gereği, uluslararası başvuruları kabule
yetkili olan İsviçre'nin Cenevre kentinde bulunan WIPO'nun
Uluslararası Bürosu kanalıyla tescil başvurusunu yapar. İkinci
olarak, hakların korunması ve takibi bakımından yeknesak uygulama
sağlamak için bazı anlaşmalar kabul edilmiştir. Sözgelimi,
hakka konu ürünlerin (ve hizmetlerin) sınıfları, uluslararası
anlaşmalarda öngörülen şekilde yapılmaktadır. Markalar bakımından
Nis, patentler bakımından Strazburg, tasarımlar bakımından
Locarno Anlaşmaları bu tür anlaşmalardır. Üçüncü olarak, yukarıda
sözü edilen amaçların gerçekleştirilmesi ve temel ilkelerin
belirlenmesi bakımından birtakım anlaşmalar imzalanmıştır.
Örneğin, fikri mülkiyet haklarının anayasası olarak nitelenen
1883 tarihli Paris, 1886 tarihli Bern, Dünya Ticaret Örgütünü
kuran Anlaşmanın eki olan 1995 tarihli Ticaretle Bağlantılı
Fikri Mülkiyet Anlaşması (TRIPS) ve Dünya Fikri Mülkiyet Teşkilatı'nı
(WIPO) kuran Anlaşma bunlardan bazılarıdır. Bugün için evrensel
koruma ilkesi benimsenmemişse de, Paris, Bern ve TRIPS gibi
anlaşmalar yoluyla bu anlaşmalara taraf ülkelere, anılan haklara
asgari düzeyde de olsa koruma sağlaması yükümlülüğü getirilmiştir.
Bu
çalışmada tasarımlarla ilgili kabul edilmiş uluslararası anlaşmalar
hakkında kısa bilgi verilecektir.
II.
TASARIMLARIN ULUSLARARASI TESCİLİNE İLİŞKİN LAHEY ANLAŞMASI
Tasarımların
uluslararası alanda saklanmasını (deposit) düzenleyen Lahey
Anlaşması 1925 tarihinde imzalanmış olup 1928 yılında yürürlüğe
girmiştir . Lahey Anlaşmasının, 1934 tarihli Londra, 1960
tarihli Lahey olmak üzere yürürlükte olan iki ayrı versiyonu
bulunmaktadır. Bazı ülkeler bu anlaşmalardan birine, bazı
ülkeler ise her iki versiyonuna da taraftır. Ancak, daha ziyade
1960 tarihli Lahey versiyonunun uygulaması bulunmaktadır .
1934 tarihli Londra'da kabul edilen metne göre yapılan müracaatlar
oldukça azdır. Sözgelimi, 2000 yılında Lahey Anlaşması çerçevesinde
yapılan 4334 başvurudan sadece 210 adedi 1934 tarihli değişikliğe
göre gerçekleştirilmiştir . Bu Anlaşma birkaç kez değişikliğe
uğramıştır. Bugün her iki versiyonu da yürürlükte bulunan
Anlaşmanın, aşağıda ele alınacak olan Cenevre Anlaşmasıyla
üçüncü bir versiyonu daha kabul edilmiş olup, Anlaşmanın bu
yeni versiyonu henüz yürürlüğe girmemiştir. Yürürlükte bulunan
Anlaşmaya, bugün toplam 34 devlet taraftır . Taraf olmayanlar
arasında Amerika ve Japonya gibi ülkeler de bulunmaktadır.
Türkiye, Londra ve Lahey versiyonlarına taraf olmamakla birlikte,
önümüzdeki birkaç yıl içinde yürürlüğe girecek olan Cenevre
Anlaşmasına imza koymuştur.
Anlaşmanın
amacı, bir başvuruyla birden çok taraf ülkede tasarımların
tescilini sağlayarak tasarım korumasının önündeki engelleri
kaldırmaktır. Diğer bir deyişle, Anlaşmanın hedefi, tasarım
tescilini uluslararası düzeyde basitleştirmek ve parasal tasarruf
sağlamaktır. Lahey Anlaşmasında, kural olarak prosedüre ilişkin
hükümler bulunmakta olup, maddi hukukla ilgili hükümler mevcut
değildir. Bu özellikleriyle Anlaşma, markaların tescilini
düzenleyen 1891 tarihli Madrid Anlaşması ve 1989 tarihli Madrid
Protokolü ve patent ve faydalı modellere ilişkin Patent İşbirliği
Anlaşması (PCT) ile benzer bir işleve sahiptir.
Lahey
Anlaşmasıyla endüstriyel tasarımların saklanmasını/depolanmasını
(deposit) sağlayan bir Lahey Birliği kurulmuştur. Lahey Birliği,
WIPO'nun Uluslararası Bürosu tarafından idare edilmektedir.
Yapılan uluslararası başvurular, Uluslararası Büro tarafından
tescil edilmekte ve Uluslararası Tasarımlar Bülteninde (International
Designs Bulletin) yayımlanmaktadır. Yenileme ve tasarım sahibinin
unvan ve adres değişikliği gibi işlemler Uluslararası Büro
tarafından gerçekleştirilmektedir. Böylece hak sahipleri tek
başvuru ile yenileme ve adres değişikliği gibi prosedüre ilişkin
işlemleri kolay bir şekilde yapabilmektedir. Başvuru için
geçerli dil İngilizce ve Fransızca'dır. 1934 tarihli versiyonda
sadece Fransızca geçerlidir. Geçerli para birimi ise İsviçre
Frangı'dır.
Endüstriyel
tasarımların saklanması için, daha önceden taraf bir ülkede
başvuru yapma zorunluluğu bulunmamaktadır. Böylece başvuruya
yetkili kişi, kendi ülkesinde veya taraf ülkelerden birinde
daha önceden bir başvuru yapmaksızın, ilk olarak doğrudan
Uluslararası Büroya başvurabilmektedir. Anlaşmaya taraf devlet
vatandaşları, bu devletlerden birinin vatandaşı olmamakla
birlikte ikametgahı ya da ticari veya sınai faaliyeti üye
ülkelerden birinde bulunan gerçek ve tüzel kişiler başvuru
hakkına sahiptir. Türkiye Anlaşmaya taraf olmamakla birlikte,
taraf devletlerden birinde ikametgahı ya da ticari faaliyeti
bulunan Türk vatandaşları da başvuruda bulunabilecektir. Başvurular,
ya doğrudan Uluslararası Büroya, ya da bu Büroya gönderilmek
üzere taraf ülkelerin ulusal ofislerine yapılabilir. Anlaşma,
bu yönleriyle markalara ilişkin Madrid Anlaşması ve Madrid
Protokolünden farklı bir düzenlemeyi içermektedir. Yapılan
başvuruda tasarımın hangi ürün(ler) için uygulanacağı belirtilmelidir.
Locarno Anlaşmasına göre aynı sınıfta olan ürünler bakımından
çoklu başvuru mümkündür. Ancak bir başvuruda en çok 100 tasarım
olabilir. Anlaşma bu yönüyle de Topluluk Tasarım Tüzüğünde
ve Türk Hukukunda kabul edilen sınırsız çoklu başvuru anlayışından
farklı bir düzenlemeye sahiptir. Ayrıca nasıl ki, ulusal ofislere
yapılan başvurular Paris (ve TRIPS)'in öngördüğü rüçhan hakkına
temel teşkil etmekteyse, Uluslararası Büroya yapılan başvurular
da rüçhan hakkı sağlamaktadır. Tasarımlar bakımından ülkemizde
12 ay olarak uygulanan rüçhan süresi Lahey Anlaşması bakımından
6 ay öngörülmüştür.
Anlaşmaya
taraf ülkelerin, yapılan başvuruları, ulusal hukuklarının
öngördüğü şekilde inceleyerek reddetme imkanı vardır. Ancak
uygulamada, bu duruma nadiren rastlanmakta olup, yılda ortalama
15 civarında başvuru reddedilmektedir . Endüstriyel tasarım
başvuruları 5 yılda bir yenilenmektedir. Minimum koruma süresi
10 yıldır. Bu süre, taraf ülke hukuklarında daha uzun ise,
bu sürenin sonuna kadar 5'er yıllık dönemler halinde uzatılabilmektedir.
Bu yönüyle Lahey Anlaşması, Topluluk ve Türk Hukukunda öngörülen
maksimum 25 yıllık koruma süresine cevap verebilecek niteliktedir.
Bu
Anlaşma, kendinden beklenen başarıyı sağlayamamıştır. Çünkü,
Anlaşmaya taraf ülkelerin tasarım mevzuatları birbirinden
önemli farklılıklar içermektedir. Özellikle tasarımların tescilinde
bazı ülkelerin esasa ilişkin inceleme sistemini benimsemiş
olmalarına karşılık, bazılarının incelemesiz sistemi kabul
etmiş olmaları, temel amacı tasarım başvurusunu kolaylaştırmak
olan bu Anlaşmanın başarısını olumsuz yönde etkilemiştir.
Yine başvurudan önce yeni sayılma süresinin (grace period)
öngörülmemiş olması da başarısızlıkta önemli bir etkendir
. Anılan Anlaşma yoluyla yapılan başvuru sayısının yıllık
ortalama 4000 gibi çok düşük bir rakam olması bunun en iyi
kanıtıdır .
Lahey
Anlaşmasının 18 Ağustos 2003 tarihi itibariyle 34 taraf devlet
bulunmaktadır . Türkiye, bu Anlaşmaya taraf değildir.
III.
LAHEY ANLAŞMASINDA DEĞİŞİKLİK YAPAN 1999 TARİHLİ CENEVRE ANLAŞMASI
Yukarıda
da belirtildiği üzere 70 yılı aşkın bir süredir uygulamada
olan Lahey Anlaşması yeterli ilgiyi görmemiştir. O nedenle
son zamanlarda Anlaşmada yeni değişiklikler yapılarak, taraf
olmayan ülkelerin katılımı sağlanmaya çalışılmaktadır. 1991
yılında bu yönde çalışmalar başlamış olup, WIPO'nun uzmanlarınca
Cenevre'de yapılan toplantılarda Anlaşmanın değiştirilmesi
müzakereye açılmıştır. Bu müzakereler sonucunda 1999 tarihinde
Cenevre'de toplanan bir Diplomatik Konferans Cenevre Anlaşmasını
ve bu Anlaşmayla ilgili Yönetmelikleri kabul etmiştir. O tarihte
24 ülke bu anlaşmaya imza koymuştur. Yeni üyelerin katılımıyla
bu sayının artması beklenmektedir. Nasıl ki, Madrid Protokolü,
Madrid Anlaşmasındaki olumsuzlukları gidermeye yönelik değişiklikler
içeriyorsa, Cenevre Anlaşmasıyla da Lahey Anlaşmasındaki olumsuzluklar
giderilmek istenmiştir.
Cenevre
Anlaşması ile getirilen yenilikler şöyle özetlenebilir : i)
Yapılan değişikliklerle Anlaşma, tasarım tescilinde esasa
ilişkin inceleme yapan ülkelerin katılımına uygun hale getirilmiştir.
Bu bağlamda Uluslararası Büronun başvurunun bir kopyasını
taraf devlete gönderdiği tarihten itibaren, gönderilen devletin
6 ay içinde başvuruyu reddetme yetkisi bulunmaktadır. Ancak
söz konusu devlet esasa ilişkin inceleme (yenilik incelemesi)
yapıyorsa bu süre 12 ay olarak öngörülmüştür. ii) Lahey Anlaşmasının
1934 ve 1960 versiyonlarıyla öngörülen başvuru prosedürü daha
da kolaylaştırılarak sistem cazip hale getirilmiştir. iii)
Devletlerin yanında, Topluluk Marka ve Tasarım Ofisi (OHIM)
ve Afrika Fikri Mülkiyet Organizasyonu (OAPI) gibi bölgesel
tescil yapan kuruluşlarla ilişki kurmaya imkan tanınmıştır.
Devletlerin yanında hükümetlerarası organizasyonların da üyeliğine
açık bir düzenlemeye gidilmiştir. Böylece Anlaşmanın uygulanmasının
olabildiğince geniş bir coğrafi alana yayılması hedeflenmiştir.
iv) Lahey Anlaşmasının başlığındaki saklama (deposit) ifadesi,
tescil (registration) şeklinde değiştirilmiştir. Anlaşma metninde
de deposit yerine, başvuru (application) ve tescil (registration)
sözcüklerine yer verilerek yapılan işlemi daha doğru bir şekilde
ifade eden kavramlar tercih edilmiştir. v) Kural olarak başvurular
6 ay içinde yayımlanır. Ancak başvuru sahibinin talebiyle,
Topluluk ve Türk Hukukunda olduğu gibi, taraf ülkelerin ulusal
mevzuatlarının iznine bağlı olarak maksimum 30 aylık yayın
erteleme kabul edilmiştir. Bu süre, Anlaşmanın 1960 tarihli
versiyonunda 12 ay olarak öngörülmüştür. vı) İnternet vasıtasıyla
araştırma ve başvuru yapma planlanmıştır.
Bu
Anlaşmanın amacı, bir merkezden (WIPO) tescil başvurusuna
imkan vererek, işlemlerin kolaylaştırılmasını sağlamaktır.
Anlaşma, ülkemiz bakımından da yürürlüğe girince tasarım sahiplerinin
TPE'ye başvurarak ya da doğrudan WIPO'nun Cenevre'deki Uluslararası
Bürosuna başvurarark, bu Anlaşmadan yararlanması mümkün olacaktır.
Bir tescille, Anlaşmaya taraf olan bir ya da daha çok ülkede
koruma sağlanır. Ancak önemle belirtilmelidir ki, koruma ulusal
olup, hak sahibi sadece koruma talep edilen ülke hukukunun
sağladığı korumadan faydalanabilir. Diğer bir deyişle, anılan
Anlaşma, maddi hukuka ilişkin hükümler içermemektedir. Bundan
dolayı başvuruda gösterilen ülkelerden bazıları, kendi hukuklarında
kabul edilen koruma şartlarını karşılamadığı gerekçesiyle
başvuruları reddedebilir.
Bu
Anlaşmanın üzerinde bu kadar durulmasında temel etken, tasarımların
dünya ticaretinde artan önemi ve buna bağlı olarak da dünyada
tasarım korumasına verilen önemdir. Bu değişiklik çalışmalarına
Amerika, Avustralya, Kanada, Çin ve Japonya gibi ülkelerin
de katılması ve Cenevre Anlaşmasını imzalaması, Anlaşmayı
daha da önemli kılmaktadır. Bu Anlaşmada yapılan Cenevre değişikliği
ile Lahey'e taraf olmayan devletlerin mevzuatları ile Anlaşmanın
hükümlerini uyumlu hale getiren bir düzenlemeye gidilerek,
diğer ülkelerin de katılımını sağlamak hedeflenmiştir. Özellikle,
tasarım tescili için esasa ilişkin inceleme sistemini benimsemiş
ülkelerin yasal düzenlemeleriyle uyumlaştırmaya özen gösterilmiştir
.
Yeni
düzenlemenin yürürlüğe girmesiyle birlikte bu Anlaşmayla,
markalarla ilgili Madrid Protokolünde olduğu gibi, Topluluk
Tasarımı arasında bir bağlantı kurulması düşünülmektedir .
Ancak kısa vadede bu bağlantının sağlanabileceği beklenmemelidir.
IV.
LOCARNO ANLAŞMASI
Tasarımların uluslararası sınıflandırılmasına ilişkin Locarno
Anlaşması 1968 yılında hazırlanmış ve 1971 yılında yürürlüğe
girmiştir . Anlaşmaya taraf ülke vatandaşlarından oluşan Uzmanlar
Komitesi, sınıflandırmada zaman zaman değişiklik yapmaktadır.
Anlaşmayla, taraf ülkeler arasında bir birlik oluşturulmuştur.
Anlaşmanın amacı tasarımların uygulanacağı ürünleri sınıflandırarak
yönetimi kolaylaştırmaktır. Locarno Anlaşması, sadece tasarımların
sınıflandırılmasıyla ilgili olup, Lahey Anlaşmasındaki düzenlemeye
benzer şekilde, koruma şartları ve ihlaller gibi maddi hukuka
ilişkin konuları içermemektedir Bu nedenle koruma kapsamının
belirlenmesinde bu sınıflandırmanın, kural olarak bir rolü
bulunmamaktadır .
Anlaşmanın
ilk bölümünde tasarımlarla ilgili 32 sınıf ve 223 alt sınıf
liste halinde gösterilmiştir. İkinci bölümde, tasarıma konu
olabilecek 6250 çeşit eşyanın alfabetik listesi verilmiştir.
Taraf ülkeler bu sınıflandırmayı resmi dokümanlarında dikkate
almak zorunda olmakla birlikte, korumanın şartları ve kapsamı
bakımından özgürdür .
Tasarımların,
kural olarak, farklı sınıflardaki ürünlere uygulanma kabiliyeti
vardır. O nedenle, tasarım alanındaki sınıflandırmayla elde
edilecek sonuç, markaya oranla daha sınırlı olacaktır . Bu
durum da, anılan Anlaşmanın başarı şansını azaltmaktadır.
Topluluk
Markası bakımından uluslararası sınıflandırmaya ilişkin Nis
Anlaşmasıyla kabul edilen sınıflandırma benimsenerek EURONİCE
gerçekleştirilmiştir. Topluluk Tasarımı bakımından da benzer
bir yöntem izlenerek, tasarımların uluslararası sınıflandırılmasına
ilişkin Locarno Anlaşmasıyla ilişki kurularak EUROLOCARNO
kabul edilmiştir. Böylece Topluluk Hukukunda da Locarna Anlaşmasına
göre sınıflandırma kabul edilmiştir.
Türkiye
Locarno Anlaşmasına taraf olup, EndTasKHK'nın 27. maddesi
gereği ülkemizdeki sınıflandırma Locarno Anlaşmasına göre
yapılmaktadır.
V.
SONUÇ
Sanayileşmeden
sonra, fikri mülkiyet haklarıyla ilgili uluslararası düzeyde
birtakım anlaşmalar yapılmış ve yürürlüğe girmiştir. Ancak
son zamanlarda dünya ticaretindeki bu artışa paralel olarak
bu düzenlemeler de hızını artırmıştır. Gerçekten, son zamanlarda
küreselleşmeyle birlikte dünya ticaretindeki hızlı artışa
paralel olarak, fikri mülkiyet haklarının da uluslararası
düzeyde korunması çok önemli hale gelmiştir. O kadar ki, bugün
fikri mülkiyet hakları uluslararası ticari görüşmelerde gündemin
ilk sıralarını işgal etmektedir.
Tescile
tabi fikri mülkiyet hakları arasında marka ve patent önemli
bir yer işgal etmektedir. Son yıllarda bunlara tasarımlar
da eklenmiştir. Gerçekten, her geçen gün tasarımların ekonomideki
artan önemine paralel olarak, tasarım korumasının da önemine
vurgu yapılmaya başlanmıştır. Marka ve patentlerde olduğu
gibi, günümüzde tasarımların da uluslararası düzeyde benzer
şekilde korunması bir ihtiyaç haline gelmiştir. Bu ihtiyacı
gidermek için, geçen yüzyılın ilk çeyreğinde tasarımların
uluslararası düzeyde başvurusunu ve tescilini kolaylaştırmak
düşüncesiyle Lahey Anlaşması kabul edilmiştir. Bu Anlaşma,
zaman zaman değişiklik geçirmiştir. Anlaşmanın günümüz ihtiyaçlarına
cevap vermediği dikkate alınarak, 1999 tarihinde Anlaşmada
çok önemli değişiklikler yapan Cenevre Anlaşması imzalanmıştır.
Türkiye'nin de imza koyduğu Cenevre Anlaşmasının kısa bir
süre içinde yürürlüğe girmesi beklenmektedir.
Yukarıda
da ifade edildiği üzere, fikri mülkiyet haklarında ülkesel
koruma ilkesi benimsenmiştir. Ancak, devletlerin benzer uygulama
yapması ve böylece hak sahiplerinin hak aramalarını kolaylaştırmak
bakımından sınıflandırma gibi hususlarda, uluslararası anlaşmalar
kabul edilmiştir. Bu bağlamda Locarno Anlaşması tasarımların
sınıflandırılmasına ilişkin olup, ülkemiz de bu anlaşmaya
taraftır. Anlaşmanın ilgili hükümleri gereği oluşturulan Uzmanlar
Komitesi belli dönemlerde toplanarak, tasarımlar için kabul
edilen uluslararası listeyi değiştirerek yenilemektedir. Yine,
koruma her ne kadar ülkesel de olsa, tasarımların uluslar
arası tescilini kolaylaştıran Lahey Anlaşması konuya ilişkin
çok önemli bir işleve sahiptir. Cenevre Anlaşmasının yürürlüğe
girmesiyle, başvuru ve tescil sistemindeki basitleştirme ve
esneklik sayesinde Anlaşmanın coğrafi alanın bir hayli genişlemesi
beklenmektedir. Cenevre Anlaşmasının hazırlık çalışmalarına
yoğun ilgi gösterilmesi bu beklentiyi artırmaktadır.
Uluslararası
başvuru, tescil ve sınıflandırmaya ilişkin Lahey, Cenevre
ve Locarna Anlaşmaları maddi hukuka ilişkin hükümler içermemektedir.
Tasarımlara ilişkin bu uluslararası anlaşmalar, sadece başvuru
ve tescili kolaylaştırmaya yöneliktir. Bugün nasıl ki, dünya
patenti, dünya markası kavramlarından söz edilemiyorsa, dünya
tasarımı da telaffuz edilemez. Bununla birlikte, bölgesel
korumayı gerçekleştiren AB Hukuku burada anılmalıdır. Bugün,
bir Topluluk Tasarımına sahip olan kişinin hakkı, 15 AB üyesi
ülkede aynı şekilde ve tek hukuk (AB Hukuku) çerçevesinde
korunmaktadır. Bu açıklamalar da göstermektedir ki, Avrupa
Topluluğu bir tarafa bırakılırsa, tasarım sahipleri hangi
ülke(ler)de tasarımının tescilli olarak korunmasını istiyorsa,
o ülke(ler)de tescil yaptırarak belge almak zorundadır. Tasarım
sahibi, değişik ülkelerde tek tek başvuruda çok önemli para
ve emek harcayacağını düşünerek, uluslararası anlaşmalarda
öngörülen kolaylıklardan faydalanarak, başvurusunu yaparak
belge alabilecektir.
Lahey
Anlaşmasından yararlanabilmek için taraf ülkede tescil sisteminin
kabul edilmiş olması gerekir. Dolayısıyla bu Anlaşma, tescilsiz
tasarımlar bakımından uygulanmaz. Tescilsiz tasarımlar bakımından
karşılıklılık ilkesi geçerlidir. Buna göre, bir devlet, Türk
vatandaşlarının tescilsiz tasarımını kendi ülkesinde koruyorsa,
o ülkenin vatandaşları da ülkemizde Türk Hukuku çerçevesinde
tescilsiz tasarımının korunmasını talep edebilecektir. AB
Hukukunda Topluluk Tescilsiz Tasarımları bakımından karşılıklılık
ilkesine ilişkin herhangi bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu
bağlamda Toplulukta tasarımını kamuya sunan Türk vatandaşları,
şartları oluşmuşsa tescilsiz korumadan 3 yıl süreyle faydalanabilecektir.
|