Ana sayfa
         
     
 Erkut Neğiş >
 Erkut Neğiş > Çalışmalar > Teknoloji üzerine 1993'de yapılmış bir çalışma:

Tarihte, Dünya'da ve Türkiye'de Teknoloji:

Erkut Neğiş
Uzman
Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü

11 Ekim 1993, İstanbul

ÖNSÖZ

GİRİŞ

TEKNOLOJİ  TARİHİ

  • Müslüman Devletler ve Osmanlı'nın Teknolojide Önderliği
  • Osmanlı Devleti'nin Teknolojide Geri Kalma Sebepleri
  • Avrupa'lıların Bilim ve Teknolojiyi Müslümanlardan Almaları ve Geliştirmeleri
  • ABD'nin Teknoloji Tarihi ve Gelişme Sebepleri
  • Japonya'nın Teknoloji Tarihi ve İlerleme Sebepleri
  • TEKNOLOJİ  İLE  İLGİLİ  KAVRAMLARIN  İNCELENMESİ

  • Teknolojik İcat ve Yenilikler
  • Teknoloji Transferi
  • Teknoloji Politikası
  • Araştırma ve Geliştirme Projelerinin İdaresi
  • TÜRKİYE'DE  TEKNOLOJİ

    YORUM  ve  SONUÇ

    REFERANSLAR

    İlgili link ve dökümanlar (Bu bölüm, Haziran 2008'den sonra eklenmiştir):


     

    ÖNSÖZ

    Bu rapor, Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü (GYTE) rektörü Prof. Dr. Hikmet Üçışık'ın talebi üzerine hazırlanmıştır. Raporda belirtilen görüşler yazarına aittir.

    Türkiye'nin, batılı ve diğer teknoloji açısından gelişmiş ülkelere teknolojik gelişmişlik açısından yetişip yetişemeyeceği hatta bu ülkeleri geride bırakıp bırakamayacağı, teknoloji konusundaki fırsatları geri dönüşü olmayacak bir biçimde kaçırıp kaçırmadığımız bir tartışma konusu olduğu gibi, devlet yöneticilerinin, ülkemizin akademik ve teknik kadrosunun, sanayicilerimizin ve halkımızın gerçekten de Türkiye'nin, Dünya'da teknoloji konusunda lider olmasını isteyip istemediği de ayrı bir tartışma konusudur. TC'nin kurulmasından bu yana bilim ve teknolojiyle ilgili çok şeylerin söylendiği fakat çok azının gerçekleştirilmiş olması bizi bu karamsar ihtimallerden bahsetmeye itmiştir. Yukarıdaki tartışma konuları bu raporun kapsamı dışında bırakılmıştır.

    Henüz yeni kurulmuş ve daha bebeklik çağını yaşayan GYTE'nün, yapacağı teknoloji geliştirme çalışmalarının yanında, ileride ülkemize uygun bir teknolojik zihniyetin kazandırılmasına da katkıda bulunması gerekmektedir.

    Türkiye'de teknoloji konusunda yapılan çalışmalar genellikle sistemli olmamakta ve bir süreklilik arzetmemektedir. Elinizdeki çalışma da bu kategoriye dahil edilebilir. Fakat yakın bir gelecekte, GYTE'nde sadece teknoloji idaresi, teknoloji politikası vb. konularda araştırma yapacak ve yüksek lisans eğitimi verecek bir bölümün kurulmasının düşünülüyor olması umut vericidir. Ancak aynı zamanda da yapılan çalışmaların devlet politikasını etkileyebildiği bir sistemin Türkiye'de oturtulması gerekmektedir. Aksi halde burada da yapılan çalışmalar önemli bir sonuç veremeyecektir.

    Bu çalışmada, teknoloji ve bununla alâkalı önemli konulara genel bir şekilde değinilmiştir, aslında bu raporda değinilen her bir alt başlık için ayrı bir tez konusu rahatlıkla çıkartılabilir.

    Çalışmalarımız sırasında genellikle Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) ve Boğaziçi Üniversitesi (BÜ) kütüphanelerinden yararlanılmıştır. Genellikle dergilerdeki makaleler yerine kitaplara öncelik verilmiştir. Çünki yayınlanan yeni makalelerin çoğu, konuya giriş niteliğinde olması planlanan bu rapor için gereğinden çok detaylı ve özel konuları içermektedir.

    Kütüphanelerde Teknoloji konusunda onlarca kitap tespit edilmiştir, bunların arasından en temel konularla alâkalı olanları seçilmiştir. Ayrıca MIT "Massachusetts teknoloji enstitüsü"nün yayınladığı kitaplara öncelik verilmiştir. Çünki ABD'nde teknoloji konusunda ilk sistematik çalışmaları yapan ve sadece teknoloji idaresi konusunda araştırma yapan, eğitim veren disiplinler arası bir bölümü ilk defa kuran bu enstitüdür.

    BÜ kütüphanesinden 1, 2-10, 18, 19, 22, 26, 27, 29, 31 no'lu referanslar, ODTÜ kütüphanesinden ise 11-17, 23, 24, 25, 28, 30 no'lu referanslar temin edilmiştir.

    1-6 numaralı kaynaklar teknoloji tarihi, 7,8,9 no'lu referanslar ABD, Japonya ve orta doğu ülkelerinin teknoloji tarihi ve yakın geçmişteki teknolojik yapıları, 10-23 no'lu referanslar teknoloji idaresi, icat ve yenilikler, teknoloji politikası, 24-32 no'lu referanslar ise Türkiye'nin teknolojisi ile alâkalı yerli kaynakları kapsamaktadır.

    Teknoloji tarihi kısmında Çin, Hindistan ve Rusya şimdilik incelenmemiştir. Bu konular, teknoloji tarihi üzerinde yoğunlaştırılmış ayrı bir çalışmayla ileride incelenebilirler.

    Raporun hazırlanması sırasında belirtilen referanslar haricinde 1989-1992 yılları arasındaki üç yıllık TÜBİTAK/SAGE (Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu/ Savunma Sanayii Araştırma ve Geliştirme Enstitüsü) tecrübem ve bu esnada yakın ilişkide bulunduğum birçok araştırmacı ve akademisyen ile yapılan görüşmelerden alınan fikirlerden de yararlanmış bulunmaktayım. Çalışmalarıma böyle istişarelerle yardımcı olan, Türkiye'nin teknolojik meseleleri konusunda dertli bütün çevreme teşekkürü bir borç bilirim.

    Başa dön


    GİRİŞ

    Değişik kaynaklarda birçok farklı teknoloji tanımı yapılmıştır. Teknolojiyi yapan insan olduğuna göre tarifini de insanın özüne bakarak yapmak isabetli olacaktır;

    İnsanların giyinme, beslenme, barınma, ısınma gibi temel ihtiyaçlarının yanında daha birçok maddi ihtiyaçları vardır. Bununla birlikte her insanın özünde, hakim olma, daha güçlü olma, daha iyi ve kolay yapma gibi dürtüler de vardır. İnsanın fizikî durumu ise, tek başına bu kadar çok ihtiyaca cevap verebilecek yeterlilikte değildir. Böylesine büyük problemlerin üstesinden gelebilmek için insanın kullanabileceği üç temel sermayesi, aklı, duyu organları, elleri ve doğal kaynaklardır.

    İnsanların başta zekâları olmak üzere bu üç önemli sermayesini kullanarak maddi ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla bulduğu, geliştirdiği alet, cihaz ve yöntemlere teknoloji diyoruz. Tabiattan yararlanabilmek için ise insanların öncelikle onu iyi tanımaları, kurallarını öğrenmeleri lazımdır ki bu öğrenme işlemine de bilim diyoruz.

    Küçük toplumlarda ve bunların düzenli kompleksleri olan devletlerde ise insanlar topyekün maddi ihtiyaçlarını karşılamak için yardımlaşmak zorundadırlar. Burada ise, insanların belli bir toplumsal ihtiyaca yönelik problemleri çözme için koordineli olarak teknoloji geliştirmesi gerekmektedir. Böylece teknoloji idaresi, teknoloji politikası gibi kavramlar ortaya çıkmaktadır.

    Bir ülkede teknolojinin sağlıklı geliştirilebilmesinde, bulunduğu toplumun ihtiyaçlarını iyi kavramış ve bir teknolojinin nasıl geliştirilmesi gerektiğini bilen, kendinden önce geliştirilmiş teknolojileri özümsemiş fakat önceden yapılanlara takılıp kalmayan, yenilikler önerebilecek mucit kabiliyetli fertlerin yetiştirilmesi en önemli problemi teşkil etmektedir.

    Tarihte, siyasi alanda Dünya'da önemli bir konuma sahip olmuş büyük ve güçlü devletlerin aynı zamanda birçok konuda ve özellikle de askeri sahada zamanının en ileri teknolojilerine sahip olduğu dikkat edilmesi gereken önemli bir gerçektir.

    Teknoloji idaresi konusunu incelerken öncelikle konunun tarihinden başlamak gerekmektedir. Bu sayede mevzu daha köklü ve kapsamlı olarak kavranabilir. Tarihte gelmiş geçmiş bütün büyük devletler ve medeniyetlerin, sosyal, kültürel ve ekonomik değişimlerine bağlı olarak teknolojik seviyelerinde de inişler ve çıkışlar görülmüştür. Bu gelişmelerin sebepleri araştırılıp gerekli dersler çıkartıldığı taktirde, TC'nin günümüzde yaşadığı birçok teknolojik probleme köklü çözümler bulunabilir.

    Teknolojinin gelişmesi, toplumdaki birçok sosyal olaylarla bağlantılıdır; teknolojik ilerlemeler kaydedilebilmesi için öncelikle bunun istenmesi gerekir. Bazı toplulukların beslenmek, giyinmek ve barınmak gibi temel ihtiyaçlarını karşılamak için birtakım zaruri teknolojileri oluşturmakla yetinmelerine rağmen, bazılarının bununla tatmin olmayarak niye daha ileri teknolojilere ihtiyaç duydukları ilginç bir araştırma konusudur. Bu sebeple tarihte büyük bilimsel ve teknolojik ilerlemeler kaydetmiş müslüman devletlerin ve Osmanlı'nın niye, nasıl ve hangi motivasyonla bunu başardığı incelenmiştir. Bununla birlikte Osmanlı'daki genel sosyal gerileme ile yakından bağlantılı teknolojik gerilemenin, bunu takip eden dönemlerde Avrupa'da sanayii devrimi yapılmasının, akabinde Amerika kıtasına göç eden çalışkan, bilgili ve motivasyonlu insanlar ile ABD'ndeki teknolojinin hızla gelişerek Avrupa'yı geride bırakmasının ardında yatan sebepler de araştırılmıştır.

    İkinci bölümde ise günümüzde teknoloji ile alâkalı oluşan kavram ve müesseselerin tahliline girilmiştir. Bu bölümde, daha ziyade ABD'nde yapılan çalışmalar referans alınmıştır; teknolojik icat ve yeniliklerin hangi şartlar altında yapılabileceği, teknolojinin nasıl ve hangi şartlar altında transfer edilebileceği veya edilemeyeceği, teknoloji politikasının amacı ve nasıl olması gerektiği, araştırma ve geliştirme projelerinin idaresinin nasıl yapılacağı ve bunlarla alâkalı diğer konular incelenmiştir.

    Üçüncü bölümde ise Türkiye'de teknoloji konusunda yapılan çalışmalar bulunmaktadır. Bu konuda tespit edilen ilk literatür TÜBİTAK'ın ilk kurulduğu yıllarda bünyesinde bulunan bilim politikası ünitesi tarafından yapılmıştır. Fakat daha sonra bu çalışmaların devamı gelmemiş, yapılmış olan çalışmalar da beklenenin karşısında çok cılız kalmıştır. 1969 ve 1970 yıllarında iktisadî araştırmalar vakfının düzenlediği seminerlerde yapılanlar ise uygulamaya geçirilemeyen önerilerden ibaret kalmıştır. Teknoloji konusunda tespit edilen son kaynakların çoğu ise Devlet Planlama Teşkilatı tarafından 1976-1988 tarihleri arasında yapılmıştır. Bu çalışmalar da güzel öneriler ve tespitler içermektedir ama tutarlı, sürekli ve başarılı bir teknoloji politikasının ülkemizde oturtulmasına yetmemiştir.

    Başa dön


    TEKNOLOJİ TARİHİ

    Teknoloji tarihini incelemeden teknoloji konusunda temel bir araştırma yapılması imkansızdır. İnsanların Dünya'da var olmasından bu yana teknoloji de ismi konulmamasına rağmen uygulanmaya başlamıştır. Fakat bu raporda günümüz teknolojisi ile çok uzaktan alâkalı olmadığına inandığımız, milattan sonra 700 yılından itibaren Dünya'da teknolojik önderliğe sahip olmuş devletler incelenmiştir. Ayrıca 700-1700 yılları arasında Endülüs, Arap, İran ve Osmanlı'lardaki teknolojik ilerleme ve gerilemeye, daha sonra Osmanlı'larda başlayan gerileme ve oluşmuş olan bilim ve teknolojinin Endülüs müslüman devletleriyle Avrupa'ya transferine, Avrupa'da teknolojnin gelişme sebepleri ve yakın tarihte Avrupa'dan göç edenlerin kurduğu ABD'ndeki teknoloji tarihine değinilmiştir.

    Başa dön

    Müslüman Devletler ve Osmanlı'nın Teknolojide Önderliği:

    Müslümanlığın Dünya'ya gelmesinden ve ilk müslüman devletlerin kurulmasından sonra bilim ve teknolojide çok büyük ilerlemeler olmuştur. Sosyal ve kültürel alanda meydana gelen büyük gelişmelere paralel olarak ilerleyen bilim ve teknoloji, Osmanlı döneminde doruğuna ulaşmıştır. Müslümanlar öncelikle batıdaki Roma ve doğuda Çin ve diğer devletlerde geliştirilmiş bulunan bilim ve teknolojiyi aldılar, kitapları kendi dillerine çevirdiler. Daha sonra ise bu bilgilerin içinden yanlış ve tutarsız olanları ayıklayıp belli bir düzene soktular. Ardından ise kendileri bu bilim ve teknolojiye katkıda bulunmaya başladılar.

    Dokuzuncu ve onuncu yüzyıllarda, başta Endülüs, Bağdat, Harran ve Basra olmak üzere Kuzey Afrika, Mısır, Doğu Fırat ve Dicle çevrelerindeki daha birçok İslâm şehirlerinde büyük kütüphaneler kuruldu, eğitim sistemi ve ilim çok geliştirildi. Eğitim, uzman öğretmenler refakatında, öğretmenin veya öğrencinin evinde, sıkı bir diyalog ile çok verimli bir şekilde yapılıyordu (ref. 1, s. 12). Bütün kitapların, birçok karmaşık bilimsel ve teknolojik kavramları açıklamaya elverilşli bir dil olan arapça ile yazılmış olması, değişik milletlerden âlimlerin bu ortak dil sayesinde rahatça bilgi alış verişinde bulunmalarını sağladı ( ref. 1, sayfa 10). Bu ise icatların daha çabuk bir şekilde yayılarak teknolojik yeniliklere dönüşebilmesini sağladı.

    Bağdat'ın altın devirlerinde (9. yy.), Ben-i Musa kardeşler, otomatik, kapalı devre kontrollü sistemler, robotlar ve sibernetik konusundaki ilk çalışmaları, birtakım batı kaynaklı kitaplardan tercüme yoluyla elde edilen bilgilerin de yardımıyla gerçekleştirmişlerdir. Fakat zamanla müslümanların dışarıdan bilgi edinmeleri azalmış ve tamamiyle İslâm teknolojisinin ürünleri olan çalışmalar yapılmaya başlanmıştır;

    Üçyüzyıl sonrasında, Artukoğulları devrinde yaşamış olan El-Cezeri ise sibernetik ve otomasyon konusunda tamamiyle orijinal birçok icatta bulunmuştur; Çek valfli ilk emme basma tulumbayı kendisi bulmuştur. El-Cezeri "Olağanüstü Mekanik Araçların Bilgisi Hakkında Kitap" isimli eserinde, birçok otomatik alet, robot ve saat mekanizmaları hakkında teknik resimlerle desteklenmiş, teori deney ve sistemlerin kalibrasyon prosedürlerini de içeren bilgiler vermektedir ( ref.1, s.15). (Orijinal Arapça el yazması Topkapı sarayında bulunan bu eserin, Batı tarafından Almanca ve İngilizce'ye çoktan çevrilmiş, yayınlanmış ve başarı ile çalışan modelleri yeniden üretilmiş olmasına rağmen halâ Türkçe'ye çevrilmemiş olması, teknoloji tarihimize olan ilgisizliğimizin bir göstergesidir...). (ilgili yeni bilgi)

    İbn-i Sîna birkaç yüzyıl öncesine kadar Avrupa'da temel olarak okutulan tıp ile ilgili meşhur kitabını yazmıştır. (ref.1, s. 32). Üçüncü referansdan, tespit edilebilen, pozitif ilimlerde önemli icatlarda bulunmuş 352 müslüman alim konusunda ayrıntılı bilgi elde edilebilir.

    Müslümanlar, matematik, fizik, kimya, astronomi, navigasyon, metalurji vb. birçok konuda önemli yenilikler yaptılar. Bu yenilikleri yapan bilim adamları ve mühendisler halktan ve devletten büyük itibar ve teşvik gördüler, maaşları devlet tarafından karşılandı. Yapılan yeniliklere karşı toplumda zamanının Avrupa'sında olduğu gibi engelleme değil istek ve teşvik vardı. Müslüman bilim adamları hiçbir zaman araştırma yapmış olmak için çalışmadılar; yaptıklarının hep sosyal bir fayda getirmesine özen gösterdiler.

    Günümüzde yeni yeni çevreci fikirler oluşmaya, bilim ve teknolojinin sosyal yapıya ve tabiattaki dengelere olumsuz yan etkileri olmadan geliştirilmeye çalışılmasına rağmen bu kavram zamanının müslüman devletlerinde ve alimlerinde çoktan yerleşmişti.

    800 yıllarında İtalya imparatoru Parlman'a, Harun-el Reşid tarafından hediye olarak, fil şeklinde otomatik bir saat hediye edilmişti. Bu saati Parlman'ın yanındakiler gördüklerinde sihirli zannederek parçalamaya kalkmışlardır (ref. 3, s. 86) bu olay, o devirdeki Avrupa teknolojisinin ne kadar geri olduğunu gösterir.

    Ayrıca 1492 tarihinde Endülüs'ü yakıp yıkan Avrupa'lıların, gördükleri rasat kulesini çan kulesi zannedip çan takmaları (ref. 3, s. 75) da buna güzel bir örnektir.

    Osmanlı'larda teknoloji zamanının doruğuna çıktı; Lâgarî Hasan Çelebi, yedi katı yakıtlı roket motoruyla ilk başarılı insanlı uçuşu gerçekleştirdi. Hazerfan Ahmet Çelebi, ilk kontrollü ve başarılı motorsuz (planör) uçuşunu başarıyla tamamladı. İlk denizaltı yine Osmanlılar tarafından üretilmiş ve kullanılmıştır. Zamanının en büyük ve hızlı gemileri modern teknolojilerle üretildi. Padişah Yıldırım Beyazıt, hükümranlığı devrinde Dünya'daki ilk standartları oluşturdu...

    Osmanlı'da savaş teknolojisi de çok gelişmişti, zamanının en iyi çelik dövme kılıçlarını, en büyük toplarını, menzil rekoru günümüzde dahi kırılamamış ok ve bunları çok büyük bir enerji verimi ile sevkeden, kompozit malzemeden yaylarını imal ettiler... (Osmanlı okçulukta liderdi)

    Osmanlı sisteminde, ilim adamlarının yoğun bir şekilde bir yerde toplanarak, yetiştirildiği toplumların geri kalmalarına sebep olmamaları için tedbirler alındı; İstanbul'a gelip, âlimlerin büyük itibar ve himaye gördüğü bu çok cazip ortamda sürekli yerleşmek isteyen yabancı ilim adamlarına izin verilmez ve belli bir süre sonra kendi ülkelerine dönerek oralarda ilimlerini yaymaları istenirdi.

    Günümüzde sadece kendi yararına beyin göçünü teşvik eden batılı ülkelerle karşılaştırma yapıldığında Osmanlı sisteminin ne kadar adil olduğu, bilimi bilim için değil, insanlığın topyekün refahı için yaptığı anlaşılabilir.

    Başa dön

    Osmanlı Devleti'nin Teknolojide Geri Kalma Sebepleri:

    Tarihte yükselmiş her büyük devlet gibi Osmanlı da gerilemeye başlamıştı. Osmanlı'larda ve diğer İslâm ülkelerinde üst düzey yöneticilerde, âlimlerde ve halkta meydana gelen yaygın bozulma ve tembellik teknolojide de kendini gösterdi. Bilim ve teknolojide geri kalınmasının asıl sebebi bu ise de, raporumuzda teknolojik gerileme ile ilgili bazı kilometre taşlarına değineceğiz.

    Gerileme sebepleri üç ana grup altında toplanabilir;

    • âlimlerin himaye görmesinin zamanla ortadan kalkması,
    • bazı âlim geçinenlerin dine saldırması, halkın maneviyatına değer vermemesi sonucu halkın bunlara karşı olan güvenini yitirmesi, itibar etmemesi.
    • Yapılan savaşlarda yağmalanan, yakılan kütüphaneler ve öldürülen âlimler sebebiyle bilgi birikiminin ve teknolojinin sonraki nesillere aktarılamaması.

    Son şık aslında temel bir sebep değildir fakat gerilemeyi hızlandırdığı bir gerçek olduğu için raporumuzda incelenmiştir.

    Aşağıda, 3 no'lu referansdan konuyla ilgili yapılan alıntılara yer verilmiştir;

    ...13. yüzyıldan itibaren bu usül (âlimlerin hükümdarlardan ilimleri seviyesinde himaye görmesi) yavaş yavaş ortadan kalktı. Bunun yerini adam kayırma rüşvet ve iltimas aldı. İlmi yüksek olana değil, daha az olana yüksek mevkiler verildi...

    16. asırdan itibaren artık Fatih'in âlimlere müşavere ederek vazettiği esaslar tamamen kaybolmuştu...

    ...İşte münazaralar da artık bu gerileme devrinde sadece muhatabını susturmak, adını duyurabilmek için yapılmaya başlanmıştı. Bu münazaralarda mağlup olan kimse, galip gelene kin beslemeye başlıyor ve öcünü alabilmek için ilim dışında her çareye baş vuruyordu...

    ...Hükümdar ve emirlerden maaş alamayan, teşvik ve iltifat görmeyen âlimler, geçim derdine düştüler... Tabipler hariç hiçbir ilim adamı bilgisini satacak bir kimse bulamazdı...

    ...İlme heves edenlerin azalması, yeni icatların duraklamasına ve eski bilgilerin unutulmasına vesile oldu.

    ...Halk önceleri âlimlere karşı hürmetkâr iken, dine hücum eden ve inkâr eden sözde âlimlerle karşılaşınca, onlara artık itimatları azaldı ve zamanla güvenleri hiç kalmadı. Daha evvel âlimlerle arkadaşlık etmeği, hatta konuşmayı bile kendilerine bir şeref sayan halk, onlardan bir kısmının dini inkâr ettiğini görünce, sözlerine inanmaz oldular. Aynı zamanda bu kötü âlimlerle beraber iyilerine de cephe almaya başladılar. Çocuklarına bile bu yüzden ilim öğretmekten kaçındılar. İşte bu durum da âlimlerin azalmasına ve İslâm medeniyetinin gerilemesine sebep oldu.

    ...Çok acıdır ki, tıp ve kimya ilimlerinde dünyaca meşhur olan "Ebu Bekr Muhammed bin Zekeriya el-Razî (864-925)" bu çeşit küfre giren âlimlerden biridir. Razî, tıp, felsefe ve kimyada o kadar şöhrete ulaşmıştı ki, Onun iyileştiremediği hastayı hiçbir doktor iyileştiremez kanaati hasıl olmuştu. Fakat felsefî fikrinde "Meşarik el-Enbiya" ve "Fi naks el-Edyan" isimli eserleriyle dinin alehinde bulunmuştur. O, peygamberlerin mucizelerini hilelerden ibaret kabul ediyordu. Din akidelerinin hakikate zıt olduğunu ve dinin insanları tembelliğe sevkettiğini, mukaddes sayılan kitapların değersiz olduğunu söylüyordu...

    ...İspanya'nın (Endülüs) zaptı sırasında "Ximens" adında bir kardinal, Gırnata'nın "Bab'ül-Remle" meydanında, bir milyona yakın kitap yakmıştır. Moğollar, 1220-1221 yılları içinde bütün Türkistan ve Harzem'i fethettiler. Bağdat şehri ise 1258 yılında Moğolların eline geçti.

    ...Sonra ordusunu şehre saldırtmış, küçük çocuklar hariç, bütün saray halkını kılıçtan geçirtmiş ve şehirdeki katliam ise kırk günden fazla devam etmişti. Bağdat'ın zaptı sırasında, oradaki 36 kütüphanenin kitapları tahrip edilerek Dicle'ye dökülmüştü...

    Bazı batılı kaynaklar İslâm teknolojisinin 11. yüzyılda durduğunu söylerler, aslında bu doğru değildir; Gerçekte 11. yüzyılda gelişmesi yavaşlayan İslâm teknolojisi, 16.-17. yüzyıla kadar birçok açıdan Avrupa'ya olan üstünlüğünü korudu. (ref. 1, s. 279-280).

    Başa dön

    Avrupa'lıların Bilim ve Teknolojiyi Müslümanlardan Almaları ve Geliştirmeleri:

    Nasıl müslüman devletler, tarihte belirdiğinde Dünya'daki teknolojiyi alarak daha da geliştirmişlerse, Avrupa'lılar da 6. yy. ve 12. yy. arası süren karanlık ortaçağ dönemlerinin akabinde, Rönesans sonrası, Halkın, yeni bir motivasyon ve idealle yönlendirilmesi, refah seviyesini arttırmak için sanayii ve teknolojide kuvvetli bir ilerleme ihtiyacı duyması neticesinde halihazırda müslümanların elinde olan teknolojiyi anlayarak kullanmaya ve geliştirmeye başlamışlardır.

    Avrupa'lılar bilim ve teknolojinin çoğunu Endülüs müslümanlarının İspanyolca'ya çevrilmiş eserleri aracılığı ve Haçlı seferlerindeki tecrübeleriyle elde ettiler. Hıristiyanlar için haçlı seferlerinin tek yararı da bu olmuştur. Ayrıca, Avrupa tüccarları ve Venedik tacir poloları Avrupa'yı uzak doğuya bağlayan kervan yolunu kullanırken müslümanlardan teknolojik açıdan birçok şey öğrenmişlerdir.

    Bu kervan yolunun haricinde, İran limanlarından, Hindistan ve Çin'e giden deniz yolundan da faydalanmasını bildiler. O zamanın Avrupa'lı seyyahları, bilgi edinmek için müslüman seyyahlara daima muhtaçtılar. Birçoğu, Doğu Asya'da ve İslâm ülkelerinde gördüklerini, duyduklarını, coğrafî ve fennî terimleri müslümanların söyledikleri gibi aynı şekilde kabul etmişlerdir. Birçok bilimsel ve teknik terim İgilizce'ye İtalyanca ve İspanyolca aracılığı ile Arapça'dan geçmiştir; denizcilikte arsenal, kimyada alkol ve alkali, gıdada şeker, şurup gibi kelimeler bunlara örnek olarak verilebilir. (ref. 1, s. 33).

    Endülüs'lü müslümanlar teknolojik bir yenilik olarak ağırlıkla çalışan saatleri kullanmaya başladıktan ancak 250 yıl sonra kuzey Avrupa'ya bu teknoloji geçebilmiştir. Hırıstiyanlar 1085 yılında Tagus ve Toledo şehirlerine girdiklerinde iki adet büyük su saati ile karşılaştılar. Bu saatler, olayın ardından 50 yıl geçmesine rağmen problemsiz çalışmışlardır.

    Ayrıca Avrupa'lılar Gotik mimarideki ojiv şeklindeki sivri kemeri, tarım, sulama ve hidrolik mühendisliği ile ilgili konuları Endülüs, Venedik'teki camcılık teknolojisini de Suriye müslümanlarından öğrenmişlerdir. (ref. 1, s. 33-34). Hıristiyanlar, 12. yy.'da dikey eksenli rüzgar türbinini yeni bir enerji kaynağı olarak İran müslümanlarından öğrenmişlerdir. (ref. 4, s. 77-78). Hıristiyanlar, müslümanlara karşı olan komplekslerinden dolayı bir süre sonra aldıkları teknolojiyi aslında kendilerinin bulmuş olduklarını iddia etmeye başlamışlardır. Ancak son yıllarda bazı hıristiyan bilim adamları bunu yer yer itiraf etmeye başlamışlardır.

    Onsekizinci yüzyılın ilk yarısından ikinci yarısına kadar Avrupa'da önemli teknolojik yenilikler yapılmadı ama evvelki bilgilerin bilimsel metodlarla derlenip toparlanması ve eğitiminin verilmesi gerçekleştirildi; Isı ve sıcaklık arasındaki fark, özgül ısı kavramı bulundu. Kömürü yüksek fırınlarda kullanmaya başlayan İngilizler, bu yolla çelik döküm üretebildiler. Bu teknoloji ile de, tekstil makinaları ve bunları çalıştıracak olan buhar makinalarını daha kolay, dayanıklı ve yaygın bir şekilde üretmeye başladılar.

    1763'de James Watt'ın icad ettiği buhar makinasının teknolojik yeniliğe dönüşmesiyle başlayan sanayii devrimi sonrasında İngiltere'deki teknolojinin gelişimi daha ziyade ferdi icatlarla olmuştur.

    Almanya ise eğitime ve bu sayede geniş kitlelere teknolojinin ne demek olduğnu anlatmaya önem vererek daha programlı ve hesaplı bir şekilde teknolojisini oluşturmuştur. (ref. 4, s. 269). Bu sayede Alman'lar birçok açıdan daha köklü ve sağlam bir teknolojik altyapı oluşturmuşlardır.

    Amerika'daki hızlı teknolojik ilerlemeyi 1876 yılında düzenlenen Philadelphia uluslararası fuarına gönderttiği uzmanları ile diğer Avrupa ülkelerine kıyasla erken fark eden Almanya, aldığı yeni tedbirlerle kısa bir süre sonra birçok açıdan ABD'ne erişmiştir. Günümüzde, teknolojik açıdan Avrupa'nın en gelişmiş ülkesi olan Almanya'nın yine de ABD'nden geri olmasında, ABD'ne nazaran kısıtlı insan ve doğal kaynaklarının etkisi büyüktür.

    Başa dön

    ABD'nin Teknoloji Tarihi ve Gelişme Sebepleri:

    ABD'ni kuranlar Avrupa'dan göç etmiş oldukları için ABD'ndeki teknolojinin bir transfer işlemiyle başladığı söylenebilir.

    Amerika'ya göç eden kişiler Avrupa'nın atılımcı, cesaretli ve zorluklara göğüs geren çalışkan insanlarıydılar. Vatanlarını bırakıp yeni ve az bilinen uzak bir kıtaya onca riski alarak göç etmeleri bunu doğrulamaktadır. Amerika'daki el değmemiş büyük topraklar ve doğal kaynaklar böyle motivasyonlu insanlar ile bir araya gelince ABD'nde nasıl hızlı bir teknolojik gelişme olduğunu anlamak güç değildir.

    Ayrıca, günümüz teknolojisi ile halâ üretilememiş, insan gibi hünerli, akıllı, zor ve karmaşık işleri yapabilen, herkesin kullanımına sunulmuş, az bakım gerektiren ucuz robotlar (Afrika'dan köle olarak getirilen insanlar) sayesinde Amerikalı'lar rutin ve insan gücü gerektiren zor işlerden kurtularak bilim ve teknoloji ile uğraşabilecek zaman bulabiliyorlardı. 1783 yılında İngiliz egemenliğinden kurtulmalarından sonra insanlar yeni bir motivasyon kazandılar. Son olarak 1861-1865 iç savaşı sonrasında birçok Amerika devletinin birleşmesiyle teknolojik gelişme daha düzenli, yardımlaşmalı ve hızlı bir şekilde cereyan etti. (ref. 4, s. 325-326).

    Avrupa'da kalan insanlar geri, kullanışsız ve eskimiş teknolojiye dayandırılarak kurulmuş şehir ve sanayii düzenlerini bir takım tedbirlerle yeniden yapılandırmakla uğraşırken Amerika'daki Avrupalı'lar ise bütün şehirleşmeyi zamanın en son teknolojisine dayandırarak bakir topraklar üzerine kuruyorlardı. Bu durum Amerika'lılar için ayrı bir avantaj teşkil etmiştir.

    Amerika'daki ilk teknolojik yenilikler tarım ve tekstil sektöründe oldu. Bu işlerde makinaların kullanılmasıyla toplumun küçük bir bölümü diğerlerinin temel ihtiyaçlarını karşılayabilecek üretimi yapar duruma geldi. Geri kalan fertler ise birçok yeniliğin yanında teknolojik yenilikler de yapabilecek fırsatları bulabilmeye başladılar.

    1802 yılında ABD'nin ilk mühendislik eğitimi veren "West Point" askeri akademisi kuruldu. 1852'de Amerikan inşaat mühendisleri odası, 1871'de Amerikan maden mühendisleri enstitüsü, 1880'de Amerikan makina mühendisleri odası ve 1884'de ise Amerikan elektrik mühendisleri enstitüsünün kurulmasıyla, teknoloji çok daha organizeli ve bilimsel metodlarla hızlı olarak gelişmeye başladı.

    1876 yılında ABD'nde düzenlenen Philadelphia uluslararası fuarında sergilenen 102 cm çapında ve 1400 beygir gücündeki sanayii tipi dev buhar makinası ve diğer otomatik makinalar Amerika'lıların Avrupa'ya ne kadar büyük bir teknolojik fark yaptığını göstermesi bakımından önemlidir. Fuarı gezen Alman uzmanlardan F.Goldschmidt, Amerikan teknolojisinin, şu dört faktör tarafından motive edildiğini tespit etmiştir;

    1- insan gücü yerine makina gücünün yerleştirilme isteği,
    2- pratik eğitim ve talim,

    3- emeğin yaygın sınıflandırılması (uzmanlık dallarının ortaya çıkması),

    4- sağlam bir patent kanunu.

    1859-1919 yılları arasında ABD'ndeki üretim 32 kat arttı. Birinci Dünya savaşı sırasında ekonomik olarak büyük darbe yiyen Avrupa'ya karşın savaş görmemiş ABD, Avrupa ile arasındaki teknolojik ve ekonomik farkı daha da arttırdı. (ref. 4, s. 241, 326).

    1879'da Thomas A. Edison tarafından kurulan laboratuvar ve 1901 yılında "General Electric" firması kapsamında kurulan araştırma, geliştirme bölümü ile Amerika'da endüstriyel araştırma başlatılmış oluyordu. 1917 yılında 375'e ulaşan endüstriyel araştırma laboratuvarlarının sayısı 1931'de 1600'ün üzerine çıkmıştı. (ref. 6, s. 4-5). 1930 yılında ABD'nde, 17000'i endüstride, 22000'i üniversitelerde ve 7000'i devlet sektöründe olmak üzere toplam 46000 araştırmacı vardı. (ref. 7, s. 12).

    İç savaş ve Dünya savaşlarında, silah teknolojisine bağlı olarak birçok önemli teknoloji de beraber geliştirildi. İkinci Dünya savaşı sonrasında, Avrupa'daki bilim adamları ve mühendisler için, savaştan yıkımla çıkmış olan Avrupa'ya nazaran çok daha rahat bir ortam sağlayan ABD, bu yolla Avrupa'daki son teknolojinin kendisine transferini sağlamıştır. Almanya'daki V-2 roketlerinin fikir babası Von Braun ve ekibinin ABD'ne ilticası ve ABD'ndeki güdümlü roketlerin ve uzay sanayiinin temelini oluşturmaları buna güzel bir örnektir.

    ABD'nde mucitlerin, halkın yaşam standardını ilerletecek ihtiyaçlara cevap veren icatları, güçlü bir patent kanunu ile büyük teşvik gördü. Bu sayede hem mucitler için uygun bir motivasyon ortamı doğuyor, hem de iyi buluşları karşılığında, yeni bir teknoloji geliştirirken yaptıkları araştırma masraflarını karşılayacak kadar para kazanmasıyla mucitler, bir sonraki icatları için maddi destek sağlamış oluyorlardı. Bunlara ek olarak Amerikan halkında bütün işleri otomatik olarak makinalara yaptırma konusunda gösterdiği büyük talep, bu mucitlerin buluşlarıyla karşılanabiliyordu.

    Başa dön

    Japonya'nın Teknoloji Tarihi ve İlerleme Sebepleri:

    Japonya'nın 2. Dünya savaşı sonrası gerçekleştirdiği hızlı ilerleme ve günümüzde birçok teknoloji ürünü ile Dünya piyasasında hakim olması sadece kısa vadeli bir çalışma ve atılımın sonucu değil, Japonya'nın yüzyıllar öncesine dayanan köklü bir sosyal, kültürel ve teknolojik altyapısı sayesinde olmuştur;

    Endüstrileşme öncesi Japonya tarihini tahlil için 1630 yılında başlayan ve 1868 yılında Meiji reformlarıyla sona eren Tokugawa dönemi incelenebilir. Fakat Japonya'daki asıl teknolojik gelişmelerin başlaması, 1840-1868 yılları arasındaki lider Tokugawa'nın son dönemine rastlar (ref. 8). Bu dönemdeki gelişmeler genellikle eğitimde devlet sisteminin kurulmasıyla olmuştur.

    Tokugawa dönemi bilim ve teknolojisinde Çin'in büyük etkisi görülmüştür; Japonlar astronomi (takvim hazırlanması), matematik, tıp, dokumacılık, kağıt yapma, metalurji, çömlekçilik, mimarlık, gemi yapımı gibi teknolojileri Çin ve Kore'den gelen budist rahipler ve mühendislerden öğrendiler. 1543'de Portekizli tüccarların Tanegashima'ya ve 1549'da ise hıristiyan misyonerlerin Japonya'nın diğer kentlerine gelmesiyle Avrupa'daki teknoloji Japonya'ya transfer edilmeye başlandı. Avrupa'lılar güneş ve Ay'ın yörüngeleri, depremlerin sebepleri ve bazı hastalıkların tedavisi konusundaki -Endülüs ve diğer müslümanlardan öğrendikleri- bilgilerini Japon'lara öğrettiler.

    1639'da Tokugawa, İspanyol ve Portekiz'lilerin ülkesine girişlerini engelledi ama Nagazaki Limanı'na gelen Hollanda'lılar ile Japonlar'ın irtibatı devam etti. 1720 yılında Tokugawa Yashimune, (shogun; lider) hıristiyanlık haricindeki bütün kitapların 1720'den itibaren ülkeye girişine izin verdi. Böylece tarım ve endüstri alanındaki birçok bilgi de Japonya'ya girmiş oldu.

    19. yüzyılın ilk yarısında japonlar birçok açıdan olduğu gibi özellikle askeri teknolojide Avrupa ve ABD'nden çok geriydiler. Buna bir de, doğuya ve Japonya'ya karşı emperyalist emelleri olan İngiltere'nin tehditi eklenince Tokugawa idaresi, silah, gemi ve mühimmat üretimine çok önem verdi fakat Japonya'nın gerek teknolojik gerekse ekonomik durumu bunlara elvermiyordu. Teknik eğitime yeniden ağırlık verildi ve mühendis yetiştiren birçok okul açıldı. Hollanda kaynaklı kitaplar ile mevcut teknolojilerini yeniden geliştirip organize ettiler.

    1850'lerde top dökümü için bronz yokluğu sebebiyle alternatif çelik döküm endüstrisini geliştirdiler. Tokugawa döneminin sonlarına doğru gemi yapım teknolojisi de ithal edildi fakat halâ kendi teknik imkanları bütün gemi üretim ihtiyaçlarını karşılayabilecek seviyede değildi, bu sebeple 25 gemiyi kendileri üretirken 113 tanesini de ithal etmişlerdi.

    Genellikle Japonlar teknolojide Avrupa'dan 200 yıl gerideydiler ama bu açığı 19. yüzyılın ikinci yarısında kapadılar. 1900 yıllarında Japon zoolojist Togama Kamtaro'nun, Mendel kanunlarını Avrupa'dan habersiz bir kez daha keşfetmesi buna bir örnek sayılabilir.

    Japonya'da 1853'den sonra Amerikan ve İngiliz kaynaklı teknolojik eserler Hollanda orijinli olanlara kıyasla daha çok etkili olmaya başladı. Fakat Japonlar (wakun-yosai) denilen Japon ruhu - Batı bilimi sloganı ile Tokugawa döneminin sonlarına doğru kendi özlerini koruyarak batı teknolojisini özümsediler.

    1868'deki Meiji reformlarından sonra liderler yabancı sermayeye kesinlikle karşı çıktılar. Belli teknolojileri ve demirbaş alet, cihazları getiren ve nasıl çalıştırıldığını gösteren Avrupa'lı uzmanları işleri bittikten hemen sonra işten attılar.

    İkinci Dünya savaşının başlarına kadar Japon teknolojisi Avrupa ve ABD ile birçok açıdan rahatça yarışabilecek seviyeye gelmişti. Bundan cesaret alan Japonlar ABD'ne karşı topyekün bir savaşa girebilmişlerdir.

    Japonya, ikinci Dünya savaşı sonrası uğradığı büyük maddi yıkıntıya, uymak zorunda olduğu ağır anlaşma şartlarına, kısıtlı tabii kaynaklarına rağmen, yüksek kalitede eğitim ile yetiştirdiği genç ve büyük sayılardaki nüfusunu çok verimli bir teknoloji politikası ile yönlendirerek günümüzdeki başarılarını sağlamıştır. Japonya, ürettiği bir malı dış piyasalara sunmadan evvel yıllarca iç piyasalarda denenmesini ve ürünün gerekli revizyonlardan geçmesini sağlayan bir düzen kurmuştur.

    Otomotiv sektörü buna iyi bir örnektir; Japonya'nın ürettiği ilk otomobiller ABD'ninkilerin yanında çok geri bir teknolojiye sahiptiler ve piyasada pazar kapması söz konusu değildi. Fakat Japonlar vazgeçmediler ve tutarlı, uzun vadeli teknoloji politikaları ile otomobil ithalini engellediler. Bu sayede Japonya'nın büyük kapasiteli iç piyasasına hitab eden yerli firmalar kazandıkları paraları daha iyi ürün geliştirmeye ayırarak ABD ile rahatlıkla rekabet edebilen hatta birçok yönden daha kaliteli otomobillerin ihracatını gerçekleştirebildiler. (TC'nde ise benzer bir devletçilik politikası, otomobil üreticilerinin kazançlarını azaltarak halka daha gelişmiş ürünler sunmak gibi bir idealleri olmamasından ötürü- kaliteyi düşürmeleri ile sonuçlanmıştır).

    Japonya'da bir firmada işe giren eleman bu firma ile evlilik yapmış gibi kabul edilir ve başka bir firmaya geçmesi hemen hemen söz konusu değildir. İşyeri ise kişiye ömür boyu çalışma garantisi verir. Bu ortamda, araştırmacı kendisini işine rahatlıkla verebilir. Firmalardaki karar verme düzeni japon aile yapısındaki bir geleneğin uygulanmasından ibarettir; buna göre yetki sorumluluk zinciri içerisinde alt kademelerde istişare ile alınan kararlar üst mercilere iletilirler. Bu sayede yanlış karar alınma ihtimali düşer ve kararın sorumluluğu bütün elemanlar üzerine dağıtılmış olur. Örneğin birkaç işçi üretimi arttırmak için yeni bir yöntemi ustalarına önerirler, usta ise çözümü inceler ve tatmin olursa bir üst kademeye öneriyi bildirir. Bu yöntemle alınan kararlarda, öneri en üst kademeye ulaştığında geri çevrilme ihtimali çok düşmüştür ve genellikle kabul edilir.

    Japonya'nın teknolojik başarısından alınması gereken en büyük ders, ne kadar zor şartlar altında olursa olsun birbirleriyle sıkıca bütünleşmiş ve kültürlerine bağlı olan bir toplumun iyi bir organizasyonla rahatlıkla teknolojide büyük ilerlemeler yapabileceğidir. Daha fazla teknik detay bu raporun kapsamı dışındadır; geniş bilgi için 8. referans incelenebilir.

    Başa dön


    TEKNOLOJİ  İLE  İLGİLİ  KAVRAMLARIN  İNCELENMESİ

    Günümüzde modern teknolojinin tüm Dünya'ya yayılmasıyla onunla alâkalı birçok kavram ortaya çıkmıştır. Bunları açıklamak için daha ziyade ABD kaynaklı referanslara başvurulmuştur. Bu bölümde amaç, teknoloji ile alâkalı kavramların analizi ve önemlerinin tespit edilmesiyle teknolojik ilerlemenin, hangi alt konularda ilerlemeler ile mümkün olacağının ortaya çıkarılmasıdır.
  • Teknolojik İcat ve Yenilikler
  • Teknoloji Transferi
  • Teknoloji Politikası
  • Araştırma ve Geliştirme Projelerinin İdaresi
  • Teknolojik İcat ve Yenilikler:

    Teknolojik yenilik (İng.: innovation) , toplumun yararına sunulmuş ve kullanılmaya başlanmış yeni icad (İng.: invention) veya metodlardır. Teknolojik yeniliğe ulaşabilmede ilk adım, mucit kabiliyetli ve toplumun ihtiyacına yönelik belli bir problemi çözme konusunda motivasyona sahip bir insan veya ekibin başarılı bir icadı ile atılır. Fakat bu icadın toplum tarafından yaygın bir şekilde kullanılması çoğunlukla uzun zaman ve/veya emeklerden sonra gerçekleşir.

    Teknolojik yenilikler iki şekilde olabilir; (ref. 23). 1. Uzun vadede olan fakat radikal, büyük yeniliklerin yapılması; Yeni kimyasal maddeler ve malzemeler buna örnek verilebilir. Dünya çapında önemli teknolojik yeniliklere erişebilmek için genellikle uzun süren, pahalı bilimsel ve teknolojik araştırma ve geliştirme yapmak gerekir. 2. Sık sık fakat küçük yenilikler ile uzun vadede birikim sonucu büyük teknolojik yeniliklere erişilmesi; Otomotiv teknolojisi buna örnek olarak verilebilir. Her sene tasarlanan modeller bir öncekine kıyasla temel konularda pek farklı değildir, ancak yirmi yıl öncesi ile kıyaslandığında ne kadar büyük teknolojik yeniliklerin yapılmış olduğu anlaşılabilir.

    Teknolojik yeniliğe ulaşıncaya kadar aşağıdaki önemli sorunların aşılması gerekmektedir;
    a- Mucit kabiliyetli kişiler nasıl tespit edilip bir ekip oluşturulur?

    b- Mucit kabiliyetli kişilerden oluşan bu ekibe hangi problemin çözümünün sorulacağına nasıl karar verilir?

    c- Bu kadro nasıl motive edilir; Araştırmacılar niye belirlenmiş bir problemi çözmeye ihtiyaç duyarlar?

    d- Ortaya çıkan birçok alternatif çözümden hangisinin üzerine gidilmesi gerektiğine nasıl karar verilir?

    e- Yapılan icadın topluma bir teknolojik yenilik kazandırması, yaygın kullanımı nasıl sağlanır?

    Günümüzde teknolojisi gelişmiş toplumlar bu sorulara cevapları kendi sosyal sistemleri içinde bulmuşlar ve kendi aralarında tutarlı bir şekilde teknoloji geliştirmektedirler. Yukarıdaki şıklardaki soruların cevaplarını bulmaya çalışırsak;

    a- Mucitlerin tespiti için devletin, mümkün olduğunca iyi ve kontrollü bir eğitim sistemi ile küçük yaşlardan itibaren öğrencilerin yetenek dallarını tespit edip, bu öğrencilere yetenekli oldukları konuda iyi bir eğitim vermesi gerekmektedir. Bir toplumun en önemli tek potansiyeli gençler olduğuna göre, yaşlıların ve devlet müesseselerinin başındakilerin çok titiz bir şekilde bu kaynağı değerlendirmesi gerekir.

    b- Hangi konuda teknoloji geliştirilmesi gerektiği büyük öneme sahiptir. Tarihte birçok teknoloji, savaş ile alâkalı olarak geliştirilmiştir. Buradaki motivasyon savaştaki ölüm kalım meselesinin bir sonucudur. Ayrıca hemen hemen aynı derecede elzem olan tarım, giyinme, barınma, ısınma ve ulaşım da bu kategoriye dahil edilebilir. Fakat günümüzde teknoloji konusu çok karmaşık bir hâl almıştır, toplumun çok değişik ihtiyaçlarına karşın çok çeşitli teknolojiler geliştirilebilir fakat halâ silah teknolojisi önderliğini korumaktadır. Devlet yöneticilerinin uzun vadeli planlarla önce bir amaç ve hedef belirlemeleri ve toplumun bütün kesimlerinin bunu özümseyerek bu yönde çalışmaları gerekir. Sadece para kazanma ve ekonomik avantajlar için teknoloji geliştirme yeterli bir hedef değildir. Toplumun gündelik ihtiyaçlarını karşılamak yetmeyebilir, ileriyi de düşünmek gerekir. Üzerinde çalışılacak teknolojinin bütün boyutlarıyla incelenip, yan etkilerinin olmayacağına veya gerçekten de ihtiyaç duyulan bir sahayı kapsadığına emin olunmalıdır...

    c- Bir ekibi motive etmek ise basit bir olay değildir. Sadece para kazanma isteği veya üst makamların zorlaması, işten atılama korkusu vb. yeterli bir motivasyonu sağlayamaz. Asıl motivasyon kişinin kendinde olmalıdır, proje yöneticisinin yapacağı tek şey ise uygun bir araştırma ve teşvik ortamı oluşturarak bu motivasyonun güçlü bir şekilde devamını sağlamaktır.

    d- Ortaya çıkan birçok çözümden hangisinin seçileceği ise ilerisini görme ve projeyle alâkalı bütün alt dallarda az veya çok bilgi sahibi olmayı gerektirir, bu ise tecrübeli, bilgili ve idarecilik kabiliyetine sahip bir yönetici ile olabilir.

    e- İcadların yaygın kullanımı için, bir alet, cihaz ise; seri imalatının yapılması veya bir metod ise; ihtiyacı olanlara aktarılması ile olur; her ikisi de toplum içi teknoloji transferi kapsamında ele alınabilir. Teknolojik icadın teşviki ve motivasyonu için iyi düzenlenmiş, etkili patent kanunları olması gerekir. Bu sayede toplumun ihtiyacı olan iyi bir çözümü bulan ve bu konuda belli bir emek ve para harcayan bir mucid bu çözümü bulduktan sonra patent hakkını satarak geçimini sağlar, yani bilgisini satmış olur. Kanunlar, yapılan icaddan, mucite para ödenmeden yararlanılmasını engeller; bu iyi bir teknoloji politikası ve sağlam bir adalet düzeninde olur. Teknolojik buluşların topluma mâl olmasındaki bazı engeller de bulunmaktadır. Bunların en büyüğü toplumlardaki tutuculuk veya yeniliğe kapalı olma temayülüdür. Toplumların gelenek, görenek ve inançlarına bağlı olarak bu temayül de farklı seviyelerde görülmektedir.

    Başa dön

    Teknoloji Transferi:

    Teknoloji transferi, belli bir yerde bulunmuş ve uygulanmakta olan bir teknolojinin bundan haberi olmayan fakat buna ihtiyacı olan başka bir insan veya insan topluluğuna aktarılması demektir. Burada inceleyeceğimiz asıl husus devletler arası teknoloji transferidir.

    Sanayisi gelişmiş olan ülkeler arası veya bu ülkelerdeki firmalar arası teknoloji transferi, gelişmiş bir ülkeden geri kalmış ülkeye olan teknoloji transferine nispeten çok daha kolay ve problemsiz olur. Çünki teknoloji farkı pek fazla değildir; teknoloji transferi ısı transferi gibi değildir, ısı transferi sıcaklık farkı arttıkça artar ama teknoloji transferi iki toplum arasındaki teknolojik fark arttıkça zorlaşır. Teknolojinin transferi tamamıyla insanlar ile alâkalı olduğundan kağıt üzerinde bazı bilgilerin, projelerin veya bazı alet ve makinaların bir yerden başka bir topluluğa gitmesi teknolojinin transfer edildiğini göstermez. Olması gereken, bu bilgi birikiminin ve tecrübenin, karşıdaki toplum veya ekip tarafından özümsenmesidir. İdeal bir teknoloji transferi teknolojiye hakim elemanların bizzat kendilerinin bir yerden bir yere göç etmesiyle veya kendileri seviyesinde eleman yetiştirmesiyle mümkün olabilir. (İkinci dünya savaşı sonrası Von Braun ve ekibinin Almanya'dan ABD'ne roket teknolojisini transfer etmeleri buna iyi bir örnektir.)

    Özellikle silah teknolojisi gibi kritik bazı teknolojilerin dışarıdan transfer edilmesi çok hatalıdır. Çünki teknolojiyi veren ülke, her ihtimale karşı önlemlerini alacaktır; Irak'ın Körfez Savaşı'nda yaptığı bütün telsiz konuşmalarının, Fransız'lar tarafından rahatlıkla dinlenmiş olması buna küçük bir örnektir. (Çünki Irak askerleri Fransız telsizleri kullanıyorlardı).

    Başa dön

    Teknoloji Politikası:

    Bir devletin bütün kaynaklarını koordineli olarak kullanarak teknolojisini ilerletmesi sadece özel teşebbüslerin çabaları ile olamaz. Bazı konularda devletin destek ve planlaması gerekir; Meselâ ileride olabilecek bir savaşa karşı silah geliştirme ve buna para ayırma, teşvik sağlama, devlet tarafından yapılmadıkça hiçbir özel sektör pazarı olmayan böyle bir iş için silah geliştirmekle uğraşmaz. Bunun haricinde, çok büyük sermaye ve/veya birçok özel müessese arasında koordinasyon gerektiren bazı teknolojileri geliştirmek için de devletin desteği şarttır.

    Devlet, aynı zamanda eğitim kurumları ile oluşturulan bilginin yaygınlaştırılmasını sağlar, patent kanunları vb. ile mucidlerin teşvikini ve korunmasını sağlar. Teknoloji eğitimi ise devlet eliyle desteklenmeye ihtiyaç duymaktadır. Batı'da, mucit kabiliyetli, üstün zekâlı, dâhî çocukları, ve diğer öğrencileri küçük yaştan teknolojiye adapte etmek için eğitim sistemleri sürekli geliştirilmekte, özel okullar, laboratuvarlar inşa edilmekte ve bu konuda birçok yayın yapılmaktadır; 22. referans, bu tür yayınlara verilebilecek son tarihli örneklerden birisidir.

    Teknoloji politikalarının her ülkenin şartlarına, kültür düzeyine ve sosyal yapısına uygun olması gerekir. Bir ülke için başarılı olan bir teknoloji politikası diğeri için başarılı olmayabilir. Ayrıca teknoloji politikalarının ileriye dönük, uzun vadeli ve değişmez olması gerekmektedir. Aksi taktirde bir konuda başarı veya sonuç elde etmeden politika sık sık değiştirilirse bir sonuç elde edilemez.

    ABD'nin teknoloji politikasını eleştirisel bir yaklaşımla inceleyen 23. referan, teknoloji politikasının dört ana görevi olması gerektiğini ve ABD'nin hangi konularda hatalı bir teknoloji politikası izlediğini şöyle bildirmektedir;

    1. Devlet, teknolojik yeniliğin yapılmasına müsait bir ortam oluşturmalıdır, ABD temel bilimler konusundaki araştırmalara gereğinden fazla önem veren bir teknoloji politikası uygulamıştır; sonuçta, bu bilimsel yenilikleri Dünya piyasasına yönelik ürünlere dönüştüren Japonya ve Avrupa, Dünya pazarında birçok üründe ABD'ni geride bırakmıştır.

    2. Devlet, teknoloji konusunda ülke içinde veya Dünya'daki gelişmeleri yakından takip ederek teknoloji politikasını gelişmelere bağlı olarak yeniden düzenleyebilmelidir. Japonya, bu amaçla "Uluslararası Ticaret ve Sanayii " bakanlığını kurmuştur. Bakanlık, önceleri bazı hatalar yapmasına karşın zamanla hatalarını düzelterek Japonya'nın uluslararası piyasalarda önamli başarılar elde etmesine yardımcı olmuştur. ABD ise benzer bir amaçla başkana bağlı bilim ve teknoloji ofisini kurmuştur fakat bu kurum yeterince hızlı bir şekilde değişimlere adapte olamamıştır.

    3. Devletin ülke içindeki araştırma kurumlarını belli bir amaca yönelik olarak koordine etmesi gerekir; ABD, uyguladığı bir teknoloji politikası ile ticari uçak üreten firmaların askeri uçak üretmelerinde başarılı olmuştur. Fakat ABD, kompüter kontrollü tezgahların üretiminde, ayrı konularda uzman olan bilgisayar ve makina firmaları arasındaki koordinasyonu iyi sağlayamadığı için Japonya, Dünya piyasasında ABD'ni geride bırakmıştır.

    4. Devletin teknolojide bazı boşlukları doldurmada özel sektöre yardımcı olması gerekir. Mesela ABD'nde tarım, kanser ve rüzgar tüneli konusundaki arştırmalarda büyük devlet desteği vardır. Aksi halde, örneğin tarım konusunda büyük para gerektiren araştırmaları çiftçilerin kendilerinin yapması beklenemez.

    IBM firması ilk kez askeri amaçlı karmaşık hesaplamaların yapılması için devlet desteğiyle kurulmuştur. 1960-1970 yılları arsında devletin desteği ve koordinasyonu ile, birçok askeri amaçlı teknolojiler, ticari olarak halkın kullanımına yansıtıldı. Fakat daha sonraları bu yansıma hızını kaybetti. (çünki artık yapılan çalışmalar askeri alanın dışında kullanılmaya müsait olamayacak kadar özel ve detaylıydı)

    Başa dön

    Araştırma ve Geliştirme Projelerinin İdaresi:

    Bu tip projelerin idaresi ile ilgili her durum için geçerli genel bir metod yoktur. Çünki yapılan iş, daha önce hiç bulunmamış bir yöntem, alet veya makinanın üretilmesi ile ilgilidir. İş, büyük ölçüde proje yöneticisinin bilgi, yetenek ve ileri görüşlülüğüne kalmıştır.

    Araştırma ekibinin başarısı hiçbir zaman ekibi oluşturan elemanların bilgi ve tecrübelerini aşacak şekilde olamayacağından dolayı, öncelikle iyi seçilmiş, melektaşlarının önünde giden elamanlardan oluşan bir ekip kurmak gerekir.

    12. referans, araştırma projelerinin nasıl yönetilmesi gerektiği konusunda en iyi referanslardan birisidir. Çünki Dünya'da ilk kez, Bell Laboratuvarları'nda entegre devreyi üreten ekibin başındaki proje idarecisi tarafından kaleme alınmıştır. Yazarın katıldığımız görüşlerinden bazıları şunlardır;

    Projelerdeki elemanları yapay yollarla ve bazı maddi ödüllerle gerçek bir motivasyona ulaştırmak imkansızdır. Yapılacak tek şey kendinden motiveli elemanlar bulup bunları yönlendirmektir. Bu kişileri detaylı olarak idare etmek imkansızdır. Çünki zeki ve mucid kabiliyetli kişiler başkaları tarafından idare edilmekten hoşlanmazlar; Onlar kendilerini idare etmelerini çok iyi bilirler. İyi bir idarecinin yapacağı tek şey araştırmacılara uygun bir çevre hazırlayıp onlara problemin ne olduğunu iyice tanımlayıp kalanı mucidlere bırakmaktır.

    Dünyada çok önemli bir yenilik yapılmak isteniyorsa uğraşılacak konu alt dallara ayrılmak ve her alt dalda uzman olan araştırmacılardan (ing.: specialist) bir ekip kurulmalıdır. Bunların başında ise aralarındaki koordineyi sağlayan ve her konudan biraz anlayan (İng.: generalist) bir yönetici bulunmalıdır.

    Başa dön


    TÜRKİYE'DE  TEKNOLOJİ

    Yararlandığımız kaynaklar içerisinde Türkiye'deki teknolojik çalışmalar ile alâkalı olanlar, TÜBİTAK, İktisadi araştırmalar vakfı seminerleri ve DPT'na aittir. Türkiyenin teknolojik durumu ile ilgili birçok istatistik, detaylı arştırma vs. yapılabilir ama roporumuzda, bu gibi konulardan ziyade çeşitli uzmanların görüşlerine ve kendi tecrübelerimize bağlı kalınmıştır.

    TÜBİTAK bilim politikası ünitesi kurulmuş olması isabetli bir karardır. Fakat yaptığı çalışmaların başlaması ile bitmesi bir olmuştur.

    TÜBİTAK, Üniversiteler, TSE (Türk Standartları Enstitüsü), MPM (Milli Prodüktivite Merkezi), MİT (Milli İstihbarat Teşkilatı)'nın; millî teknolojik potansiyelin arttırılması konusunda kendilerine kanunla verilmiş yetki ve yükümlülükleri mevcuttur. Fakat bu kuruluşların gayretleri; yapısal bozukluklar, yetki alanlarının kesinlikle tespit edilmemiş olması ve birbirleriyle işbirliği ve koordinasyonun eksikliği gibi sebeplerle büyük ölçüde boşa gitmiştir. Meselâ TÜBİTAK, 278 sayılı kanunla yapı itibarıyle danışma niteliğinde bir kurum olarak kurulmuş, fakat kendisine daha çok icraî hizmeteler yüklenmiştir. TÜBİTAK, tatbikatta ne icraî bir organ ne de bir danışma organı olarak bekleneni verebilmiştir. Kurumun 20 yıla yaklaşan süre içindeki faaliyetleri, bazı projelerin desteklenmesi ve bazı ödül ve bursların dağıtılmasından ibaret kalmıştır. (ref. 30, s. 57).

    Türkiye'de hiçbir zaman uzun vadeli ve tutarlı bir milli teknoloji politikası uygulanmamıştır. Her hükümet zamanında politika değiştirilmiş ve öncekine nazaran farklı konulara ağırlık verilmiştir. Çeşitli bilim adamlarının ve uzmanların görüşlerinin alındığı konferanslar, bilim ve teknoloji şuraları tertiplenmiştir ama uygulamada pek birşey değişmemiştir. Çünki halâ Türkiyede teknoloji konusu bütün kurumlarıyla özümsenmiş değildir.

    İkinci Dünya Savaşı'nda Almanlar'ın, hesap cetvelleri, logaritma tabloları gibi "ilkel" hesaplama yöntemleri kullanarak tasarımını yapıp İngiltere'ye karşı ürettiği, yaklaşık 350 km menzilli ve 1 ton harp başlığı taşıyan V-2 füzeleri, elektronik teknolojisi olmadığı için imalatı çok zor gerçekleştirilebilen mekanik ve elektrikli güdüm üniteleri kullanıyordu. 1. Dünya Savaşı sonrası küçük bir gemi bile yapması yasaklanmış bulunan Almanya, birçok fabrikalarını ve araştırma merkezlerini yeraltında inşa etmişti. Günümüzde ise Türkiye'nin elinde, 2. Dünya savaşı Almanya'sına kıyasla milyarlarca kat hızlı ve kapasiteli hesap yapabilen bilgisayarları ve güdüm için kullanabileceği elektronik kontrol teknolojisi olmasına rağmen, yerli olarak tasarlanmış ve seri imalatı yapılan tek bir güdümlü füze modeline dahi sahip bulunmaması, halâ bu tip silahları büyük paralarla ithal ediyor olmamız, Türkiye'deki teknolojik organize eksikliğinin önemli bir göstergesidir.

    Günümüzde Türkiye, aşağıda sayılan mekanizmalar veya sistem ile, elindeki teknoloji geliştirmeye müsait, mücit kaabiliyetli fertleri ülkemiz yararına sevketmekte etkili olamamıştır:

    1- En önemli kaynak olan mucitlik kabiliyetine sahip ve/veya üstün zekalı gençlerin çoğunun,

    a- Parasızlık,

    b- Yakın çevresi tarafından anlaşılamamak ve hatalı sevk,

    c- Eğitim sisteminin ve/veya öğretmenlerin, öğrencideki yetenekleri keşfetmeye müsait olmamamsı,

    d- Öğrencinin kendisini ve istidatlarını tanıyamaması,

    e- Eğitim sisteminin ve/veya öğretmenlerin öğrenciyi yetenekleri doğrultusunda motive edememesi, gibi sebeplerle üniversite eğitimine başlayamadan harcanması,

    2- Bu engelleri geçip, üniversite eğitimine başlamayı başaranların ise;

    a- Kabiliyetlerinin olmadığı, bu sebeple de sevemeyeceği bir alandaki meslek eğitimi görmeleri,

    b- Uygun bir üniversite ve eğitim dalına girmesine rağmen, ileri düzeyde ve kaliteli düzeyde eğitim alamaması,

    c- Mucitlik kabiliyetlerinin teşvik görmemesi; ezberciliğe ve en kolay yoldan diploma alıp hayata atılmaya zorlanması, sonucu motivasyonlarını, ideallerini kaybetmeleri,

    (Not: TÜBİTAK tarafından her yıl düzenlenen araştırma projesi yarışmalarına üniversite öğrencilerinin katılımı, lise öğrencilerinin katılımına nazaran çok cüzzîdir, hatta bazı yıllarda az katılım yüzünden üniversiteler arası proje yarışması iptal edilmiştir; her yıl TÜBİTAK proje yarışmasına katılan mucit kabiliyetli yüzlerce lise öğrencisinden çoğunun, istedikleri dalda daha ileri seviyede eğitim veren ve araştırma projesi üretmeye müsait, bir lisedeki ile karşılaştırılamayacak kadar gelişmiş laboratuvarlara sahip olması beklenen bir üniversiteye girebilmelerine rağmen, çok azının bu dönemde proje yarışmasına katılmaya devam edebilmesi, lise yıllarında teknolojik yenilik yapmaya yönelik motivasyonlarının üniversitede kaybolduğunu gösteren önemli bir delildir),

    3- Bu engellerin hepsini başarıyla geçmiş; yani, çocukluğunda istidatları keşfedilmiş ve orta öğretim sırasında, müsait yakın çevresi ve/veya öğretmenleri sayesinde motivasyonunu kaybetmeden kendini geliştirebilmiş ve doğru bir tercih ile girdiği, kabiliyeti doğrultusunda iyi eğitim veren bir üniversite bölümünden motivasyonunu kaybetmeden mezun olabilmiş bir kişi ise iş hayatında şunlarla karşılaşır;

    a- Devlet ve özel sektöre ait sanayii tesisleri, yeni mezun bu gencin kabiliyetlerini ve bilgisini kullanmak istemez, çünki hükümet ve özel sektör kısa vadeli kârlarını hesaba katarak zaten lisans sözleşmeleri, dış yardımlar vb. ile sahip olduğunu zanettiği bazı teknolojileri daha zahmetli veya pahalı gördüğü yerli araştırma ve geliştirme metodu ile elde etmek istemez. Sonuçta, genç mühendis veya bilim adamı genellikle okuduğu konu ile alâkasız bir konuda çalışıp bilgilerini ve motivasyonunu köreltmek zorunda kalır;

    b- Buna rağmen genç araştırmacı, konusunda uygulamalı çalışmalar yaparak ilerleme kaydetmek, kendini geliştirmek ve mucitlik kaabiliyetini kullanarak teknoloji geliştirmek istiyorsa, kendisine bu amacını gerçekleştirebilecek çok müsait bir ortamın hazırlandığı ABD veya Avrupa ülkelerine göç eder. Zaten teknolojik açıdan gelişmiş olan bu ülkelerin, Türkiye'de büyük zahmetlerle yetiştirilmiş elemanların da yardımıyla biraz daha gelişmesine yardımcı olan ve beyin göçü denilen bu olay, hangi sebeple olursa olsun, teknolojik açıdan gelişmiş devletlerin üniversitelerine yüksek lisans, doktora eğitimi veya çeşitli araştırmalar yapmak vb. amacıyla geçici bir süre için gidenler için de geçerlidir,

    c- Türkiye yararına teknolojik açıdan hizmet etmekte inat ederek devlete ait üniversite veya araştırma enstitülerinde birşeyler yapmak için çalışmaya başlayanlar ise, yöneticilerin ve kadroların her yeni hükümetle birlikte büyük değişikliğe uğrayarak projelerin tamamlanmadan kapatılıp, birçoğu Türkiye için aciliyet taşımayan yenilerinin açıldığına şahit olarak motivasyonunu kaybeder, büyük umutlarını yitirir...

    d- Başta üniversitelerdekiler olmak üzere birçok kurumdaki bilim adamları ve mühendisler, ünvan kazanmak, terfi etmek vb. sebeplerle batıdaki önemli dergilerde makale yayınlamak veya batıda takdir gören çalışmalar yapmak durumundadırlar. Fakat yapılan çalışmalar, batıdan çok geri kalmış ülkemizin ihtiyaçlarına yönelik olduğu taktirde ortaya çıkan makaleler batının ilgisini çekmez, çünki bunlar onların eskiden çözdükleri problemlerdir. Bu sebeple üniversitedeki araştırmacılar batının en son ilgilendiği konularda proje yaparlar, batının işine yarayan ve takdir gören bu çalışmaların ise ülkemiz ile çoğunlukla alâkası yoktur. Yerli araştırma kurumlarında batılı ülkelerle yapılan ortak projeler de genellikle aynı konumdadır. Bu, beyin göçünün son yıllarda yaygınlaşan yeni bir tipidir ve batı için daha kârlıdır; çünki araştırmacılar döviz kazanmadan, batıya yük olmadan, Türk Lirası karşılığında batı teknolojisi yararına çalışırlar.

    Başa dön


    YORUM ve SONUÇ

    Teknolojik açıdan güçlü olmak ile Dünya'da hem siyasi hem de iktisadi ve askerî olarak güçlü olmanın arasında sıkı bir bağ olduğunu hem tarih hem de günümüzdeki Dünya düzeni göstermekterdir. Bu raporda tarihte ve Avrupa'da ülkelerin nasıl teknolojik ilerlemelere ulaştığı incelenmiştir. Fakat diğer ülkelerin uyguladığı metodları Türkiye'de aynen uygulamak yanlış olacaktır. Türkiye'nin ihtiyaçlarına ve sosyal yapısına en uygun olan bir sistemin seçilmesi gerekir. Bu sistemin nasıl olacağının bu kadar kısa bir çalışma ve bir kişi ile kararlaştırılması imkansızdır. Fakat bu rapor belki Türkiye için uygun çözümün bulunmasına yardımcı olursa kendimizi mutlu sayacağız...

    Günümüzde, müslümanların yaşadığı ülkelerin, bazılarının petrol vb. zengin doğal kaynaklara ve paraya sahip olmasına karşın yeterli nüfusa sahip olmamaları, bazılarının ise, yeterli nüfusa sahip olmalarına rağmen ekonomik ve doğal kaynaklar açısından yetersizlikleri sebebiyle, önemli teknolojik ilerlemeler yapmaları çok zordur. (ref. 1, s. 285).

    Osmanlı Devleti'nin dağılmasından sonra küçük parçalara bölünen İslâm alemi, ancak günümüzdeki ülkelerin yeniden güçlü bir işbirliği ile tarihte gösterdiği parlak bilimsel ve teknolojik ilerlemeleri tekrarlayabilir.

    Pakistan ise, gerek Hindistan'ın tehdidi, gerekse ABD'nin ambargo uygulaması sebebiyle günümüzde, güdümlü füzeler, patlayıcı maddeler ve nükleer reaktörler gibi, birçok kritik teknolojiyi bağımsız geliştirebilen tek İslam ülkesi konumuna gelmiştir. (ref. 9, s. 215-216). Fakat diğer İslâm ülkeleri ile işbirliği yapamadığı sürece Pakistan'ın, bu kısıtlı kaynaklar ve tehdit unsurları göz önüne alındığında, büyük teknolojik ilerlemelerde bulunması imkânsızdır.

    Avrupa'lılar ise kıtalarındaki insanları ve sermayeyi birleştirip organize ederek, daha hızlı teknolojik ve ekonomik ilerleme sağlamak, bu sayede ABD ve Japonya ile rahatça rekabet edebilmek için Avrupa Topluluğu kapsamında birçok çalışma yapmaktadır. Sıkı bir yardımlaşma ile, sadece bilimsel ve teknolojik icat ve yeniliklerde bulunan ortak araştırma merkezlerinin kurulması konusunda konferanslar düzenlemektedirler. (ref. 18).

    Millî teknolojik potansiyelin daha hızlı bir şekilde arttırılmasını, teknoloji politikasındaki belirsizlik ve millî mevzuatın dağınıklılığının yanısıra, bilhassa mevcut idarî yapıdaki bozukluklar güçleştirmektedir. Türkiye, teknolojiyle ilgili idarî yapısını sıkı bir şekilde gözden geçirmeli ve yenilemelidir. Geliştirilecek yeni idari yapı, çok süratli karar alabilecek kadar dinamik ve yeni gelişmelere kolay uyum sağlayabilecek kadar esnek olmalıdır. (ref. 30, s. 57-58).

    32 no'lu referans, ilim ve bilim kavramlarının derinlemesine tahlilini yapması ve ülkemizde bilimsel ve teknolojik geri kalmışlığımızın temeline eğilmesi bakımından önemlidir. Yazarın, ilim ve bilim kavramlarının tanımı, farkları, ilim tarihi ve felsefesinin önemi, ileriki çalışmalarda incelenmesi gereken problemlere dair aşağıda verilen görüşlerine biz de katılmaktayız;

    "...Bugün ülkemizde bilim yoksa veya istenen seviyede değilse, bilim-teknoloji yarışında geri isek bunun, toplumun bugunkü düşünce yapısından, eğitim sisteminden, bilim, bilim dallarının kavramlarının ve terminolojilerinin insanlarımızın zihinlerinde çağrıştırdığı yanlış kavram ve anlamlardan kaynaklandığını bilmeliyiz...(sayfa 39)

    ...Bilim: Mantıkî deneyci bir metodla, fizikî vakıalar sahası içinde yapılan araştırmalar bütünüdür...Türüne bakılmaksızın bilinmesi gereken şeylerin tümüne ise ilim denir...

    ...Bundan dolayıdır ki Batı kaynaklı modern bilim, ilmin alt kümesini oluşturur...(sayfa 25-28),

    ...Değişik ilim dallarının etkileşimi, organizasyonu, toplumun düşünce sistemi içinde nasıl bir ekosistem oluşturmuştur ki bu ekosistemde, belirli özelliklere sahip bilime ait düşünme stilleri ve araştırma metodları, politikaları gelişmiş, diğerleri ya cılız kalmış veya yokolmuştur?

    Bilimin sonuçları, verileri ve onun teknolojik ürünleri toplumun değer sistemleri içinde nasıl karşılanmış veya yorumlanmıştır? Farklı toplumlarda ilme ve fenne verilen entellektüel, ahlakî ve pratik değer sistemleri nelerdir? Bilim, farklı ilgi ve merakları olan aynı zamanda öncelikli sahaları farklı olan toplumlarda nasıl bir gelişim izlemekte ve izleyecektir?...

    ...Politik baskılar ve beklentiler, bir ülkedeki Bilim faliyetlerini müspet ve menfi yönleriyle nasıl etkiler?... ...Öte yandan, hangi tür sosyal, ticari ve siyasi gelişmeler, stratejiler, ilimdeki ve fendeki araştırmaları, yenilikleri icadları, teşvik etti veya engelledi ve engellemektedir? Hangi düşünce modeline ve bakış açılarına sahip toplumlarda ne seviyede, bilimdeki yenilikler, yenilikleri takip etti. Diğerleri skolastik düşünceden kurtulamadı veya kurtulmaları oldukça yavaş gerçekleşti...

    ...Tıbbi teşhiste, ticaret ve endüstride, hükümetlerin siyasi tercihlerini yapmada kullanılan karar verme mekanizmaları, ve delilleri toplanış ve değerlendiriliş şekilleri, o toplumda bilimin yapılış şekline ve ürünlerin kullanış tarzına etki edermi? Evet ise nasıl? Toplumun, sosyal, ekonomik ve askeri yönlerden, üniversite ve araştırma kurumlarında yürütülen bilim programlarına ve araştırma projelerine olan ilgileri; katılma ve destekleme oranları nelerdir? Bütün bunlar, o toplumda yapılmakta olan bilimin geleceğini nasıl ve ne seviyede etkileyecektir?...

    ...Değişik medeniyetlerde ve toplumlarda, ilim ve fenni teşvik eden, yönlendiren veya engelliyen kültürel, ahlâkî, zihnî, ve coğrafik elementler varmı? Varsa nelerdir? Ve bunlar nasıl azaltılabilir?...

    ...Bir ferdin, grubun ve toplumun, teknik imkanları, alışkanlıkları, hayattan beklentileri, inançları, birinci derecedeki ilgi alanları, acaba bilim ve teknolojideki buluş ve icadları nasıl teşvik etmiş veya engellemiştir? Yoksa bütün bunların tesiri nötr müdür?...

    ...Bütün bu sorular, felsefi ve sosyolojik ağırlıklı ilim tarihinin ana konularını teşkil eder. Yukarıdaki verilen soruların cevaplarının bulunup araştırılmasını, ilim tarihi ve felsefesi derslerinde tartışılmasını, bütün üniversitelerimizde her ilim dalı için zorunlu veya seçmeli ders olarak okutulup eğitimin verilmesini zorunlu görmekteyiz. Aksi taktirde, toplumumuzda, ilim ve fen müesseselerinin verimli çalışmasının ve üretici olmasının çok güç belki de imkansız olacağına inanmaktayız." (ref. 32, s. 173-176).

    Başa dön


    REFERANSLAR

    • 1- Al-Hassan Ahmad Y., HILL Donald R., Islamic Technology; An Illustrated History, Cambridge University Press, UNESCO, 1986.
    • 2- Wulff Hans E., The Traditional Crafts of Persia Their Development, Technology, and Influence on Eastern and Western Civilizations, MIT Press, 1966.
    • 3- Karakaş Mahmut, Müsbet İlimde Müslüman Alimler (8. asırdan 18. Asra Kadar), Kültür Bakanlığı Yayınları/1289, Bilim ve Teknoloji Dizisi/7, Sayfa 69-96, Ankara, 1991.
    • 4 - Klemm Friedrich, (translated by Dorothea Waley Singer), A History of Western Technology, MIT Press, 1964.
    • 5- Oliver John W., History of American Technology, The Ronald Press Company, New York, 1956.
    • 6- Pursell Carrol W. Jr. (editor), Technology in America; A History of Individuals and Ideas, MIT Press, 1990.
    • 7- Stevington David (editor), Guide to Science and Technology in the USA, Francis Hodgson Limited, 1973.
    • 8- Pen Asım, (Department of Management, Middle East Technical University), Science, Technology and Development Lessons From Japan For Developing Nations, Ankara 1982.
    • 9- Sardar Ziauddin, Science and Technology in the Middle East; A Guide to Issues, Organizations and Institutions, Longman, 1982.
    • 10- Gruber William H., Marquis Donald G. (editors), Factors in the Transfer of Technology, MIT Press, 1969.
    • 11- Gerstenfeld Arthur, Effective Management of Research and Development, Addison-Wesley Publishing Company, 1970.
    • 12- Morton J. A. (Vice President, Electronics Technology Bell Telephone Laboratories Incorporated), Organizing for Innovation; A Systems Approach to Technical Management, Mc Graw-Hill Book Company, 1971.
    • 13- Ira G., Marthann E. Wilson, Management, Innovation and System Design, AUERBACH Publishers, 1971.
    • 14- Archibald Russel D. (Bendix Corporation), Managing HighTechnology Programs and Projects, John wiley and Sons Inc., 1976.
    • 15- Allen Thomas J., Managing The Flow of Technology; Technology Transfer and The Dissemination of Technological Information Within The R&D Organization, MIT Press, 1978.
    • 16- Gerstenfeld Arthur, (Phd. MIT, Prof. and head of the Department of Management, Worcester Polytechnic Institute) Innovation, A Study of Technological Policy, University Press of America, 1979.
    • 17- Mogavero Louis N., Shane Robert S., What Every Engineer Should Know About Technology Transfer and Innovation, Marcel Dekker Inc., 1982.
    • 18- Gibb John Michel (editor, Commission of the European Communities), Science Parks and Innovation Centers; Their Economic and Social Impact, Proceedinds of the Conference held in Berlin, 13-15 February 1985, Elsevier Science Publishers B.V., 1985.
    • 19- Twiss Brian C., Managing Technological Innovation, Longman Group Limited, 1986.
    • 20- Coates Joseph F., Jarratt Jennifer, Lupica Lena, Engineering 2000; A Look At The Next Ten Years, The American Society of Mechanical Engineers, ( A Report Prepared to The Commitee on Issues Identification Council on Public Affairs), J.F.Coates Inc. Washington DC., June 1990.
    • 21- Begg David K.H., Economics, "pp.154; Monopoly and Technical Change", "pp.553; Technical Knowledge, Inventions, R&D", McGraw-Hill Book Company (UK) Limited, 1991.
    • 22- Eggleston John, Teaching Design and Technology, Open University Press, 1992.
    • 23- Kline S. J., Kash D. E., Do We Need a Technology Policy?, IEEE Technology and Society Magazine, pp.18-25, Summer 1992.
    • 24- TÜBİTAK (Bilim politikası Ünitesi), Türkiye'ye Teknoloji Transferinin Ölçülmesi Hakkında Bir İnceleme, Ankara, Mart 1968.
    • 25- Tuncer Yalçın, Özel Sektöre İlişkin Teknolojik Eğilim Anketinin İlk Sonuçları, TÜBİTAK Bilim Politikası Ünitesi, Aralık 1968.
    • 26- İktisadi Araştırmalar vakfı, Teknoloji ve İktisadi Kalkınma, (Milletlerarası Seminer), Büyük Tarabya Oteli, İstanbul, 5-8 Mayıs 1969.
    • 27- Boltz C.L., Technology and Economic Development, The Economic Research Foundation in Turkey, İstanbul, 1970.
    • 28- Oğuz Yahya, Planlı Dönemlerde Teknoloji, DPT (Devlet Planlama Teşkilatı) Koordinasyon Dairesi, Yayın No DPT:1480-KD:314, Ankara, Mayıs 1976.
    • 29- Aktürk Yıldırım (DPT müsteşarı), Bilim-Araştırma-Teknoloji Özel İhtisas Komisyonu Raporu, Yayın No DPT:1922-ÖİK:301, Ankara 1983.
    • 30- Demir İbrahim, Teknolojik Gelişme ve Türkiye'nin Teknolojik Meseleleri, DPT Sosyal Planlama Başkanlığı, Yayın No DPT:2051SPB:393, Mayıs 1986.
    • 31- Tiğrel Ali (DPT müsteşarı), Bilim-Araştırma-Teknoloji Ana Planı, Özel İhtisas Komisyonu, (Komisyon ve Alt Komisyon Raporları), Yayın No DPT:2133-ÖİK:330, 1988.
    • 32- Uzunoğlu Selim (editör), İlim ve Bilim; İlim ve Bilim Kavramlarının Tahlili, TÖV Yayınları, İzmir 1992.

    Başa dön


     

    İlgili link ve dökümanlar (Bu bölüm, Haziran 2008'den sonra eklenmiştir):

     


    Dünyanın ilk 'İslam Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesi' İstanbul'da açıldı (24 Haziran 2008):
    Başbakan Erdoğan ve Başkan Topbaş tarafından Gülhane Parkı'nda açılan 'İslam Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesi', bilim tarihine farklı bir bakış getirecek. Törende konuşan Erdoğan, "Burada sergilenen eserler medeniyet tarihi yazımında düşülen çok temel bir yanılgıyı düzeltme imkanı verecek" dedi.

    Müze bilim tarihine ışık tutacak.

    Kültür ve Turizm Bakanlığı, Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA), TÜBİTAK, Frankfurt Goethe Üniversitesi Arap İslam Bilimleri Tarihi Enstitüsü ve Büyükşehir Belediyesi arasında imzalanan protokol çerçevesinde kurulan müzede, Frankfurt Üniversitesi Arap İslam Bilimleri Enstitüsü tarafından kaynaklardaki tarif ve resimlere, çok küçük bir kısmı da günümüze ulaşan orijinal cihazlara dayanak hazırlanan, Müslümanlar'ın 8. ve 16. yüzyıllar arasında gerçekleştirdikleri alet ve cihazların örnekleri sergileniyor.

    Kendi türünde 'dünyada ilk' olan "İslam Bilim ve Teknoloji Müzesi"nde Müslüman bilginlerin kurdukları kimyasal düzenekler ile rasathane, hastane, üniversite gibi kurumsal eserler de görsel olarak yer alıyor. İlk etapta 140 eserin sergileneceği ve zamanla bu eserlerin sayısının 800'ü bulacağı müzede, ayrıca "Bilimler Tarihi Kütüphanesi" de yer alıyor. 3 bina içerisinde 3 bin 550 metrekare alanda faaliyet gösteren müze, rönesansın İslam kültür çevresinde 8. yüzyıldan 16. yüzyıla kadar devam eden bilimsel çalışma ve başarılara dayandığını gözler önüne seriyor. Prof. Fuat Sezgin'in katkılarıyla oluşturulan müzede astronomi, coğrafya, deniz bilimleri, saat teknolojisi, geometri, optik, tıp, kimya, maden, fizik ve mekanik, savaş teknolojisi ve mimarlık dallarındaki eserler ve aletler yer alıyor...

    İslam Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesi > www.ibttm.org


    El Cezeri hakkında güncel bilgi:

    Büyük bir gecikmeyle de olsa, kitabın Türkçe'ye tercümesi 2002'de Türk Tarih Kurumu yayınları arasında yerini almıştır;

    El-Câmi' Beyne'l-'İlm Ve'l-'Amel En-Nâfi' Fî Eş-Şınaâ'ti'l-Hiyel, 2002, Sevim TEKELİ, Melek DOSAY, Yavuz UNAT

    İçindekiler:
    ÖNSÖZ
    GİRİŞ
    KONUNUN TARİHİ SERİMİ
    ESERİN TÜRKÇEYE ÇEVİRİSİ
    TEKNİK AÇIKLAMALAR
    KAYNAKÇA
    DİZİN

    1. Baskı, ISBN: 975-16-1447-3

    Detaylı bilgi ve TTK elektronik mağazasından bu kitabı satın almak için tıklayınız;

    İlgili linkler:


    Kitabın topkapı sarayındaki orijinalindne bir sayfa
    (abdest suyu döküp sonrasında havlu sunan robot)


             
         
    TurkCADCAM.net > Türkiye'nin yeni ürün tasarım, geliştirme, CAD/CAM/CAE, CNC, kalıp ve imalat teknolojileri portalı
    ***** Sektörün profesyonel bilgi ve işbirliği platformu *****
    © 2002-2017  Sinerji Yayıncılık, Tanıtım ve Danışmanlık Hizmetleri
    Bu portaldaki içerik, ancak kaynak belirtilmesi ve izin alınması şartıyla yayınlanabilir.